10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü: Yüzlerce gazeteci sanık

Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü. Türkiye tam bir gazeteci hapisanesi. Tutuklu gazeteciler sıralamasında birinci Çin, ikinci Türkiye. Birçok gazeteye el konuldu, kapatıldı. Bazı gazeteler “havuza’ aktarılarak battı, satamaz hâle geldi, kapandı. 10 bin gazetecinin de işsiz kaldığı tahmin ediliyor. Gazeteler, televizyonlar “gündemleri aynı yerden alıyormuşçasına” haberler yapıyorlar. Otosansür zaten ileri derecelerde. Çünkü gazetecilerin işsiz kalma riskleri var, işsiz kalmamak için otosansür uyguluyorlar. Yalnızca işsiz kalmak değil, “terörist” ilan edilip hapse atılma riskleri de var.

Biz de İnternational Journalists olarak günün “anlam ve önemine” binaen bugün için yazılan yazıları ve haberleri derledik.

Tutuklu gazeteciler, 10 Ocak’a ‘esir’ girdi

 

Bugün 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü! Türkiye’deki gazetecilerin en az yüzde 30’u 10 Ocak’a işsiz giriyor… Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Atila Sertel, sadece 2019 yılında 100’den fazla gazetenin kapandığını söylüyor. Sertel’e göre son 10 yılda işsiz kalan gazetecilerin sayısı 10 bin. Ancak onlar muhalif oldukları için yıllardır tutuklu olan, adeta esir alınan meslektaşlarına göre çok şanslı!

Bugün Türkiye’de ‘Kafkavari’ davalarla, hiçbir somut delil olmaksızın cezaevinde tutulan yüzlerce gazeteci var. Tek suçları AKP’ye muhalif olmak, sosyal medyada iktidarı eleştiren paylaşımlarda bulunmak ya da muhalif bir yayın organında çalışmak! KHK’larla kapatılan medya kuruluşu sayısı 180. İktidar muhalif hiç bir yayına müsaade etmiyor. Her ay yüzlerce habere erişim engeli geliyor! Avrupa Konseyi’nin Şubat 2019’da açıkladığı basın özgürlüğüne dair rapora göre Türkiye, dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke. AKP, 17 yılın sonunda Türkiye’yi muhalif gazeteciler için ‘cehenneme’ çevirdi.

10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Ancak Türkiye’deki gazeteciler için ‘işsiz’ olmak, ‘tutuklu olmakla’ kıyaslandığında daha küçük bir sorun! Muhalif gazeteciler için yaşanmaz hale gelen ülkede gazetecilerin birinci önceliği özgür kalabilmek…

Türkiye son 5 yıldır ‘basını özgür olmayan’ ülkeler kategorisinde yer alıyor. Halbuki 2014’e kadar ‘basını kısmen özgür’ ülkeler arasındaydı! Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne (RSF) göre Türkiye, 180 ülke arasında 157. sırada yer alıyor. AKP rejiminin yönettiği ülke, aynı zamanda dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke olarak kayıtlara geçmiş durumda.

TUTUKLU GAZETECİLER KONUSUNDA ZİRVEDE!

Cezaevinde olan gazetecilerin sayısıyla ilgili farklı rakamlar var. Ancak hangi rakamı dikkate alırsanız alın, Türkiye ‘en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülke’ ünvanını koruyor! Uluslararası Basın Enstitüsü’ne (IPI) göre 162, Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) göre 91, Çağdaş Gazeteciler Derneği’ne (ÇGD) göre 139 ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’e göre ise en az 146 basın çalışanı cezaevinde. İsveç merkezli Stockholm Center for Freedom (SCF) adlı sivil toplum kuruluşunun isim isim belirlediği listeye göre ise 200’den fazla gazeteci cezaevinde tutsak alınmış durumda.Bütün bu gazeteciler için ortak temel suçlamalar var; Darbeye teşebbüs, terör örgütü üyeliği ya da terör propagandası.

HÜKÜMET MEDYAYA HÜKMEDİYOR

Uluslararası Basın Enstitüsü’nün hazırladığı rapora göre 15 Temmuz 2016’dan bu yana kapatılan medya kuruluşu ve basımevi sayısı 170’e ulaştı. Aynı rapora göre, AKP rejimi medyanın yaklaşık yüzde 95’ini etkisi altına almış durumda. Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine göre ise aynı dönemde kapatılan medya kuruluşu sayısı 180’den fazla. Kapatılan her medya kuruluşu işsiz gazeteciler ordusuna yenilerini ekliyor.

SON 10 YILDA 10 BİN GAZETECİ İŞSİZ KALDI 

Türkiye’deki gazetecilerin en az yüzde 30’u, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ‘işsiz’ giriyor! Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Atila Sertel, 10 Ocak’ın  Türkiye’de ‘Çalışamayan Gazeteciler Günü’ne dönüştüğünü anlatıyor. CHP İzmir Milletvekili Sertel, “Sadece 2019 yılında 100’den fazla gazete kapandı. Basın sektöründe kapatılan ve kapanan yayın organları nedeniyle işsizlik yüzde 30’la rekor düzeyde. Son 10 yılda işsiz kalan gazeteci sayısı da 10 bini aştı.” diyor.

5 YILDA 3 BİN 804 BASIN KARTI İPTAL EDİLDİ

Atila Sertel, son 17 yılın gazete ve gazeteciler için karanlık geçtiğini anlatıyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ise 119 basın yayın kuruluşu kapatılırken son 5 yılda 3 bin 804 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini söylüyor: “AKP iktidarı boyunca gazeteciler her geçen yıl bir önceki yılı arar hale geldi. Özgürlükler kısıtlandı, gazetecilere yönelik baskı ve tehditler arttı, muhalifler fişlendi, ekonomik krize giren gazeteler için çare üretilmedi ve birer birer kapandı.”

Köşe yazısından yargılanıyorlar!

AKP rejimi temsilcilerine hapiste olan gazeteciler, ‘gazeteci’ değil! Hükümet yetkilileri tutuklu gazetecilerin ‘gazetecilik faaliyetlerinden ötürü’ hapiste olmadığını savunuyor.

Ancak hakkında iddianame bile olmadan aylarca tutuklu kalan gazeteciler var. Neyle suçlandığını bile bilmiyor ve aylarca, bazen yıllarca ‘adil’ yargılanmayı bekliyor. Aradın aylar geçiyor ve iddianame hazırlanıyor. İktidarın ‘gazeteci’ olmadığını iddia ettikleri insanlar, yazdıkları köşe yazısı, sosyal medyadaki paylaşımları, gazetede kaleme aldıkları haber dosyaları nedeniyle suçlanıyor.

Türkiye, 9 yılda 57 basamak geriledi!

Washington merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un 2010 yılına dair ‘Dünya Basın Özgürlüğü’ listesinde Türkiye, 196 ülke arasında 106. sırada yer alıyordu. Basını ‘kısmen özgür’ olan ülkeler arasındaydı. Ancak AKP rejimiyle birlikte basın özgürlüğü de bitti. 2014’te Türkiye, ‘basını özgür olmayan’ ülkeler kategorisine geriledi. 42 ülkenin yer aldığı Avrupa’da ‘basın özgürlüğü’ konusunda son sırada yer aldı. 2015’te Pakistan ve Malezya ile birlikte 142. sıraya yerleşti. 2017’de ise 199 ülke arasında 163. sıraya kadar düştü. Angola, Myanmar, Çad ve Zimbabve’nin bile gerisine! 9 yılda 57 basamak birden geriledi ülke… Freedom House’un 2019 raporuna göre daha da geriledi ve puanı 31’e düştü. ‘Basının özgür olmadığı ülkeler’ arasında yer almaya devam eden Türkiye’de ‘adil ve şeffaf seçimler için gerekli ortamın oluşmasının iyice zorlaştığı’ kaydedildi.

Kaynak: İlker Doğan, tr724.com

Gazeteciye gününü göstermek

Basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye 180 ülke arasında 157’inci sırada bulunuyor. Merkezi Paris’te olan Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün yaptığı sıralamaya göre durum “hiç yoktan iyidir”, denilemeyecek kadar kötüdür.

Başka istatistik bilgileri de var.

Dünya “Hukukun Üstünlüğü Endeksi” sıralamasında 113 ülke arasında 101’inci sırada yer alan bu memleket de bizim. Sıralamayı Dünya Adalet Projesi yaptı.

Freedom House 2019 yılı Dünya Özgürlük Raporu için 195 ülkede incelemelerde bulundu. Hiç özgür olmayan 49 ülke arasında Türkiye de kendisine özel bir yer buldu.

Dünyada en fazla gazetecisini hapseden üç ülkeden biri olmanın onursuzluğu da bu coğrafyada dalgalanıyor. Zulüm kardeşliğinin diğer iki ayağını ise Çin ve Mısır oluşturuyor.

Türkiye Gazeteciler Sendikası verilerine göre 144 gazeteci demir parmaklıklar arkasında tutuluyor.

Cezaevlerinde olan siyasetçileri bir kenara ayırıyorum. Çünkü “10 Ocak Gazeteciler Günü” geldi çattı. Yazı konumuz söküğünü dikemeyen terziler, yani gazeteciler. Hapiste olmayan gazeteciler, hapiste olan gazetecileri pek hatırlamak istemiyorlar. Hatta hapiste olan gazetecileri hatırlatmak için bir şeyler yapmaya çalışan gazetecileri de pek sevmiyorlar:

-Zaten işleri yok, bütün gün adliye koridorlarında zaman geçiriyorlar. Hazır gitmişken de kendilerini yargılatıp ülkenin imajını zedeliyorlar!

Haksız da sayılmazlar. Böylesi dönemlerde tam siper olmalı. Ki bir kaza kurşunu ile postu deldirtme vakası meydana gelmesin. Durumlar düzelince sessizce ortaya çıkıp özgürlük mücadelesi verenlerin arasına katıldıktan sonra, yüksek sesle başkalarını suçlayan korkaklıklarını sergileyen destansı yazılar kaleme alarak yola devam etmek garantilidir.

Gazetecilik her dönemde zor meslek olageldi. En onurlu günlerini ise “Çay-Simit Gazeteciliği” döneminde yaşadı.

Ne demek bu?

Efendim gazeteciler o kadar düşük ücret ve maaşlarla çalışıyorlardı ki, karınlarını çay ve simitle doyuruyorlardı. Bu kadar dramatik değildi. Ama çay-simit ve gazetecilik onurlu bir üçgen oluşturuyordu. Ben de o dönemi yaşayanlardan biri olarak akşamları Cağaloğlu’nda sıcak simit eşliğinde epeyce “sayfa bağlama” (gazetenin son hali) gayretiyle pikaj masaları başında telaşlı zamanlar yaşadım.

O zamanlar genel yayın yönetmenleri bile sendika üyesiydiler. Patron ve müessese müdürü dışında gazetede çalışanların tümü sendikalıydılar.

10 Ocak 1961 de bu döneme ait bir gazeteci direniş günüydü. Babıali’deki dokuz gazete patronu, gazetecilerin yeni özlük haklarını sağlayan 212 Sayılı iş kanununu protesto için gazetelerini yayınlamadılar.

Ama ne oldu?

Gazeteciler -hepsi sahici gazeteciydi- “Basın” isimli bir gazete çıkardılar. Ve koltuk altlarına alarak İstanbulluları habersiz bırakmadılar. Mesela Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi Sirkeci’de gazete dağıttı.

O zamanlar da iktidar yanlısı bir iki gazete vardı. Onların en büyük avantası “kâğıt istihkakı” olurdu. Tiraj fazlası kâğıdı alırlar ve bunları satarlardı. Ne kadar “masum” değil mi?

Yeni bin yılda artık iktidar yanlısı gazeteciler kâğıt alıp satmıyorlar. Daha kestirme yoldan gidip kendilerini satıyorlar!..

Yazının başındaki verileri, 10 Ocak 1961 ruhu ile kıyaslayınca yüksek mevkilerde edilmiş bir yemin ortaya çıkıyor:

-Gazetecilere gününü göstereceğim!

Kaynak: Nazım Alphan, artigercek.com

TGS: 10 Ocak anlamını yitirdi

 

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Gazetecilerin 10 Ocak’a işsizlik cenderesinde girdiği belirtilen açıklamada, “Tüm sektörler içinde işsizlik oranının en yüksek olduğu medya sektöründe her dört gazeteciden biri işsiz. Sektördeki daralma ve kapanmalar işsizlik oranlarını arttırmaya devam ediyor. Sendikamızın kayıtlarına göre sadece 2019 yılında Hürriyet gazetesinden 46, BJK TV’den 40, Olay TV ve Olay FM’den 35, Star ve Güneş gazetelerinden 50 gazeteci işsiz bırakıldı” denildi.

125 yerel gazetenin Basın İlân Kurumu’nun dayatmaları yüzünden başka bir kurum ile birleşmek veya kapanmak zorunda kaldığı, 40 yerel televizyonun artan maliyetleri karşılayamaz durumda olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar denildi. “Bu kapanmalar nedeniyle Anadolu’da üç bin gazeteci işsiz kaldı. Gazetecilik ve İletişim fakültelerinden her yıl mezun olan binlerce gençten ancak yüzde 5’i medya sektöründe iş bulabilir durumda.”

91 GAZETECİ CEZAEVİNDE

İktidar tarafından yok edilen basın özgürlüğü nedeniyle toplumun haber alma hakkından mahrum edildiğine işaret eden TGS, “Şu anda 91 gazeteci habercilik faaliyetinden dolayı cezaevlerinde bulunuyor. Gazeteciler hemen her gün adliye koridorlarında yaptıkları haberleri savunmak zorunda kalıyor. 2019 yılında

250 gazeteci hâkim karşısına çıktı. Yargılanan gazeteciler 133 yıl hapis cezasına çarptırıldı, 140 bin TL para cezası aldı. 30 gazeteci hakkında yeni soruşturma başlatıldı. Yerel medyada çalışan 10 gazeteci sokak ortasında sopalı, silahlı saldırıya uğradı” verilerini paylaştı.

‘ÇALIŞMA KOŞULLARI GERİ GİTTİ’

İşsizliğin, güvencesiz çalışmanın, yargılamaların, tutuklulukların yaygın olduğu medya sektöründe gazetecilerin de kamusal görevlerini yerine getiremediğine dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Gazetecilerin yasal bir çalışma düzenine kavuştukları 10 Ocak’ın bayram ilân edilmesinin üzerinden 59 yıl geçti ancak çalışma koşulları geriye gitti. Basın İş Kanunu’nda gazetecileri koruyan maddeler teker teker ortadan kaldırıldı. Son olarak Anayasa Mahkemesi’nin yüzde 5’lik gecikme faizini kaldırması ile 10 Ocak anlamını yitirdi. Bu günü yeniden; çalışabilen, tutuklu olmayan, güvencesi olan gazeteciler günü yapabilmek için daha fazla mücadele ve daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var. 10 Ocak 1961’de Çalışan Gazeteciler Günü’nü mümkün kılan Türkiye Gazeteciler Sendikası, gelecek 10 Ocakları da bayram hâline getirmeye kararlıdır.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı

Oto sansür en kötü şey

Türkiye’de her dönem baskı altında olan gazeteciler, baskı,sansür politikalarıyla  ve cezaevinde 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü karşılıyor. TGS’nin internet sitesinde yer alan güncel bililere göre 108 gazeteci ve medya çalışanı 2020’ye cezaevinde girdi. Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) ile 2016 ve 2018 yılları arasında 6 haber ajansı, 18 televizyon, 22 radyo, 50 gazete ve 20 dergi olmak üzere toplam 116 basın-yayın kuruluşunun kapatıldı.

Artı TV Haber Kameramanı Turgut Dedeoğlu, Jinnews muhabiri Habibe Eren ve Evrensel gazetesi muhabiri Burcu Yıldırım ile sahada karşılarına çıkan engelleri, işsizliği, gazetecilerin cezaevine atılmasını ve sansür politikalarına ilişkin konuştuk.

20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ile birlikte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan İMC TV çalışanı olan ve daha sonra Artı TV’de çalışmaya başlayan Turgut Dedeoğlu, “Ana akım medya dahil olmak üzere bütün gazeteciler baskı ile karşı karşıya kalıyor” dedi.

‘OTO SANSÜR EN KÖTÜ ŞEY’

Güvenlik güçlerinin ayrım yapmaksızın bütün gazetecilere düşmanmış gibi davrandığının altını çizen Dedeoğlu, polisin özellikle müdahaleli eylemlerde o anların belgelenmesini istemediğini belirtti. “Çünkü biliyorlar ki o belge ileride demokratik bir cumhuriyete ulaştığımız zaman karşılarına çıkacak” diyen Dedeoğlu, gazeteciler olarak gerçeğin peşinde olduklarını aktardı. Gerçeğin peşinde koşan gazetecilerin tüm baskıya rağmen gerçeği halka ulaştırdığını ifade eden Dedeoğlu, “Gerçeklerin peşinden gittiğiniz zaman devlet politikalarına ters düşebiliyorsunuz” dedi.

Türkiye’de bugün gazetecilerin en fazla sansür ve oto sansüre maruz kaldığına dikkat çeken Dedeoğlu, “En kötüsü oto sansür, çünkü size sansür uygulandığı zaman siz maruz kalıyorsunuz ama kendi kendinize sansür uygulamak korkunç bir şey. Gazeteciler tutuklanırım, işimden olurum korkusuyla devlet politikalarını savunmak zorunda kalıyor. Devletten yana olan gazeteciye gazeteci denilmez. Gazetecinin görevi doğruları halka ulaştırmaktır” dedi.

‘GAZETECİLER ÇALIŞTIRILAMAZ DURUMA GETİRİLMEK İSTENİYOR’

Kadın odaklı haberciliği esas alan ve “Kadının kalemiyle, hakikatin izinde” sloganıyla 2017’de yayın hayatına başlayan Jinnews Muhabiri Habibe Eren, gazetecilik çalışma koşullarının siyasi süreçten bağımsız olmadığına dikkati çekerek, “Gazeteciler her zaman zor süreçte çalıştılar ama bugün baktığımızda çalışamaz duruma getirilmek isteniyor” dedi.

OHAL’den sonra gazeteciler açısından sancılı bir sürecin başladığını belirten Eren, “Bu süreçlerde birçok gazeteci adeta küllerinden doğarak yeniden çalışabileceğini gösterdi. Günlük hayatta insanların takıldığı kafeleri büro haline getirerek, çalışmalarına devam etti. Bu sürecin uzun süreceğini ve koşulların bir anda düzelmeyeceği belliydi, halka doğruları ulaştırmak adına yayıncılığa zor koşullarda olsa bile devam edildi” diye konuştu.

‘KADIN GAZETECİLER İKİ KAT FAZLA ZORLUK YAŞIYOR’

Gazetecilerin yaşadığı zorlukların yanında kadın gazetecilerin iki kat daha fazla zorluk yaşadığına değinen Eren, zorlukları şu şekilde anlattı: “Ataerkil zihniyeti derinden hissettiğimiz bir coğrafyada, çalışma sahamızda da bunu en derinden hissediyoruz. Habere gittiğimiz zaman polis engelinin yanında diğer gazetecilerin engelli ile karşı karşıya kalıyoruz. Kadın ajansı çalışanı olarak kadınların maruz kaldığı tecavüzü, şiddeti, tacizi duyurmaya çalışırken bir yandan da, kadın muhabirler kendileri bu uygulamalara maruz kalıyor.”

‘BİZE GÜÇ VEREN GERÇEKLERİ HALKA ULAŞTIRMA İSTEĞİ’

Uygulanan sansür politikalarını 2’nci Abdülhamit dönemine benzeten Eren, “Bu süreç ikinci Abdülhamit dönemine benziyor, o dönemde de baskı ve sansür çok fazlaydı ve yasaklı kelimeler listesi vardı. Bugünde kelimeler özünden değiştirilerek, yumuşattırılarak sunulduğunu görüyoruz. O dönemde iktidara yakın gazetelere yardımda bulunuyordu bugün de aynısı geçerli. Ana akım medya yaptığı çarpıtmalarla halkı maniple etmek istiyor ama karşısında muhalif medya var ve halka gerçekleri ulaştırmak için elinden geleni yapıyor” diye belirtti.

Eren, “Çalışma koşullarının bu denli zor olmasına rağmen bize güç veren gerçekleri halka ulaştırma isteği ve direncidir” diyerek sözlerine son verdi.

‘MÜDAHALELERDE BİZDE NASİBİMİZİ ALIYORUZ’

Gazetecilerin neredeyse soru soramadığı bir iklim yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Evrensel Gazetesi ve Ekmek Gül Haber Portalı çalışanı Burcu Yıldırım, “Hala ayakta kalmaya ve halkın haber alma anlayışının hakkından yola çıkarak haber yapan gazeteciler var” dedi. Ankara’da güvenlik güçlerinin baskıları yüzünden haber takip etmenin zor olduğunun altını çizen Yıldırım, son dönemlerde yükselen kadın eylemlerinde polislerin müdahale tarzını hatırlatarak “Kadınların güvenlik güçlerini tarafından engellenmesinden biz de nasibimizi alıyoruz. Karşımızda kadınların sesini duyurmamıza engel olan bir kolluk gücü var” açıklamasında bulundu.

‘SORU SORDUKLARI İÇİN TERÖRİST İLAN EDİLİYOR’

Yıldırım, gazetecilerin halkı bilgilendirdiği için cezalandırıldıklarını ifade ederek, “Gazetecilerin niçin cezaevinde olduğunun bir gerekçesi yok, iddianamelerin bir alt yapısı oluşturulmamış, neden içerde olduklarının bir cevabı yok. Gazeteciler bu ülkede soru sordukları için ‘terörist’ ilan ediliyorlar” dedi.

‘GÜZEL GÜNLERDE YAŞAMA UMUDUMUZ VAR’

Baskı politikalarına rağmen çalıştığını ve işini en iyi şekilde yapmak istediğinin altını çizen Yıldırım, “Biz gazeteciler işimizi iyi yapmak istiyoruz, rahat koşullarda çalışmak istiyoruz. Yarınlarımızı görmek istiyoruz. Biz gazetecilik yapmak zorundayız, ya bu deveyi güdeceğiz ya da bu diyardan göç edeceğiz. Bizim göç etme gibi bir durumumuz olmadığına göre gazeteciler, kadınlar, işçiler olarak daha güzel günlerde yaşama umudumuz var” diye konuştu.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı

Reform Paketi’nden Habere/Haberciye Özgürlük Çıkmadı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarının yürürlüğe soktuğu “yargı reformu paketi”, ne uluslararası insan hakları camiasını ne de Türkiye’de demokrasi mücadele yürütenleri ikna edebildi.

Ekim – Kasım- Aralık 2019 dönemine ilişkin BİA Medya Gözlem Raporu, Türkiye’de en az 251 gazeteci ve medya temsilcisi Türk Ceza Kanunu (TCK), Terörle Mücadele Kanunu (TMK), Sermaye Piyasası Kanunu (SPK), Bankacılık Kanunu gibi yasal düzenlemeler uyarınca toplam 9 ağırlaştırılmış müebbet, 2 bin 389 yıl 1 ay hapis ve 3 milyon 30 bin TL de tazminat tehdidiyle karşı karşıya.

Üç aylık dönemde, 35 gazeteci TCK veya TMK kapsamında toplam 157 yıl 4 ay hapse ve 8 bin 740 TL adli para cezasına mahkum edildi.

En az 61 gazeteci, Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik yayınlar nedeniyle Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’ten beri TCK’nın 299. maddesi uyarınca  açılan davalarda hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edildi. Anayasa Mahkemesi’nin Anayasaya aykırı bulmadığı, Yargı Paketi’nde ise sadece “Yargıtay’a temyiz hakkı” getirdiği bu madde, ifade özgürlüğünün tepesinde “Demokles’in Kılıcı” gibi sallanıyor.

TIKLAYIN- BİA Manifest 2/ Kasım 2019/ TCK 299 Kaldırılmalı

Basın İlan Kurumu

BİA Medya Gözlem Raporu, “öldürülen gazeteciler”, “hapisteki gazeteciler”, “saldırı, tehdit”, “cezasızlık”, “soruşturma ve davalar”, “hakarete dair ceza ve tazminat davaları”, “yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar”, “Habercilik”, “Anayasa Mahkemesi”, “AİHM”, “RTÜK” ve “İşsiz bırakılan gazeteciler”den sonra eleştirel gazetelerin bir baskı aracı olarak yoğun şekilde şikayet ettiği “Basın İlan Kurumu”na da bölüm açtı.

Basın ilan Kurumu resmi ilanları araçsallaştırarak gazetelere karşı kullanıyor. Basın İlan Kurumu Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde, BirGün’e toplam 49 gün, Cumhuriyet’e 19 gün, Evrensel’e de 10 günlük reklam kesme cezası verildiği gündeme geldi. Yeni Asya gazetesinden savunma istendi.

Gözaltılar

Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde en az 13 gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı. Gazetecilerden altısı “Kürt Sorunu” bağlantılı soruşturmalar çerçevesinde gözaltı yaşadı. Ayrıca, üç gazetecinin de evi arandı.

Ekim-Kasım-Aralık 2018 döneminde 12 gazeteci veya medya çalışanı gözaltına alınmıştı. 12 gazetecini 10’u  “Kürt meselesi” bağlantılı soruşturmalar bağlamında gözaltı yaşadı.

2018’de 47 haberci gözaltına alınmıştı; bunlardan 36’si Kürt meselesiyle ilgili gelişmeleri izlerken Emniyet Müdürlükleri veya Terörle Mücadele Şubelerinde gözetim altında tutulmuştu.

Saldırılar

Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde, dördü askeri operasyon bölgesinde olmak üzere toplam dokuz haberci saldırıya uğradı. İstanbul Büyükada’daki fayton krizini izleyen bir gazeteci polis şiddetiyle karşılaştı. Ankara, Konya ve Iğdır’da da haberciler saldırıya uğradılar.

2018’in son üç ayında Washington Post gazetesi yazarı, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı (Jamal Khashoggi), İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürüldü. Fatih Portakal ve Nalin Öztekin ile Cumhuriyet gazetesi ve Odatv sitesi de tehdit aldılar.

2018’in tamamında en az 19 gazeteci ve bir medya kuruluşu saldırıya uğramıştı. 70 gazeteci ve dört medya kuruluşu da tehditle karşılaşmıştı.

201 gazeteci sanık

Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde dokuz gazeteci veya medya temsilcisi, gazetecilik veya politik davalar kapsamında “Devletin birliğini bozmak” suçlamasıyla toplam dokuz kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Sekizi de “Casusluk” veya “Devlete ait gizli belgeleri temin ve yayımlamak” iddiasıyla toplam 225 yıl hapis istemiyle yargılandı.

108 gazeteci “örgüt yöneticiliği”, “örgüt üyeliği”, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “örgüte yardım” gibi suçlamalar nedeniyle toplam 1641 yıl hapis tehdidiyle yargılandı. 25 gazeteci (Cumhuriyet, Sözcü ve Zaman gazetesi davaları vs) toplam 147 yıl hapse mahkum edildi, üç gazeteci de beraat etti.

Söz konusu üç ay içerisinde 50 gazeteci veya medya çalışanı “örgüt propagandası”, “örgüt açıklamalarına yer vermek” veya “terörle mücadele edenin kimliğini açıklayarak hedef göstermek” gerekçeleriyle toplam 316 yıl 6 ay hapisle yargılandı; söz konusu davalardan yedisi yeniydi. Beş gazeteci aklandı, dördü toplam 8 yıl 8 ay hapse (10 aylık kısmı ertelemeli olmak üzere) mahkum edildi.

Rapor döneminde yedi gazeteci, “devlet kurumlarını aşağılamak” suçlamasıyla 14 yıl hapisle yargılandı; dördü toplam 1 yıl 8 ay hapisle (1 yıl 3 aylık cezaya ilişkin hüküm ertelenirken 5 aylık kısmı ertelendi) cezalandırılırken birine dava yeniydi. Üç gazeteci “suç işlemeye tahrik”ten toplam 15 yıl hapis istemiyle yargılandı; Üç gazeteci “Suçu övmek” suçlamasıyla toplam dokuz yıl hapis istemiyle halen yargılanıyor; bir diğerinin bir yıl hapsi Yargıtay’ca onandı. İki haberci “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den toplam altı yıl hapisle yargılanıyor. Bir gazetecinin “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla toplam dört yıl altı ay hapisle yargılanıyordu; bir diğerinin beş ay hapislik cezası İstinaf’ta onandı.

Altı gazeteci Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet iddiasıyla toplam 30 yıl hapis istemiyle yargılandı. Dört haberci de, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu ihlal ettikleri iddiasıyla toplam 12 yıl hapis istemiyle yargılandı.

Tüm bu suçlamalardan hepsinde 201 gazeteci için istenen cezaların toplamı 9 ağırlaştırılmış müebbet, 2 bin 273 yıl da hapis cezası oldu. Sanık sayısı ve cezalara ilişkin bu hesaplamaya “hakaret” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret”e dair yargılamalar dahil değil.

Bu iki suçlama da eklendiğinde tüm suçlamalar dahilinde adı hapis ve tazminatla anılan gazetecilerin sayısı 251. İstenen cezaların toplamı da 9 ağırlaştırılmış müebbet, 2 bin 389 yıl 1 ay hapis ve 3 milyon 30 bin TL de tazminat.

Hakaret 

Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde 33 gazetecinin “hakaret”, “kamu görevlisine hakaret” veya “iftira” suçlamasıyla açılan ceza davaları kapsamında toplam 78 yıl 9 ay hapsi isteniyordu. Bir gazeteci bin 740 TL adli para cezasına mahkum edilirken, ikisi beraat etti; sekizine açılan ceza davaları ise yeniydi.

Aynı dönemde “kişilik haklarına saldırı” veya “hakaret” iddiasıyla gündeme gelen tazminat davaları çerçevesinde dokuz gazeteci ve bir yayın kuruluşundan 3 milyon 30 bin TL talep edildi. Bu davalardan 50 bin TL’lik kısmı reddedilirken 1 milyon TL’lik dava ise yeniydi. Söz konusu davalar içerisinde Cumhuriyet gazetesi eski köşe yazarı Çiğdem Toker, Bayburt Grubuna bağlı bir şirketin açtığı 1 milyon 500 bin TL’lik davayla başa çıkmaya çalışırken gazetenin muhabiri Hazal Ocak’ın bir haberine 1 milyon TL’lik tazminat dava açıldı.

Erdoğan’a hakaret 

Cumhurbaşkanlığı’nın, Kuzeydoğu Suriye’ye yönelik askeri operasyonları eleştiren “Kök Kazıyan” (L’éradicateur) kapağı nedeniyle haftalık Le Point dergisi yetkilileri Etienne Gernelle ve Romain Gubert hakkında suç duyurusunda bulunulacağının duyurulmasıyla “Cumhurbaşkanı’na hakaret” düzenlemesinin kapsama alanı sınırları aştı!

Son üç ayda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle toplam sekiz gazeteci yargılandı. Fatih Polat ve çizer Cihan Demirci “hakaret’te” aklandı. Can Dündar, Abbas Yalçın ve Sezgin Kartal ile kovuşturma yeni.

Erk Acarer ve Ahmet Sever’e yönelik davaların sürdüğü bu süreçte Adnan Bilen 7 bin TL adli para cezasına mahkum edildi; Hasan Cemal ve Haluk Kalafat ile ilgili soruşturma ise takipsizlikle sonuçlandı.

2018’in tamamında 20 gazeteci 299’dan toplam 38 yıl 5 ay 4 gün hapis (6 yıl 10 ay 12 günü ertelendi) ve 35 bin TL de adli para cezasına mahkum edilmişti.

Wikipedia sansürü

Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde sekiz kitap yasağı, gazeteciye yönelik bir yurtdışı yasağı, bir akreditasyon ayrımcılığı, bir TV ekibine hareket yasağı, üç site haberine sansür, bir haber sansürü yaşandı. Türkiye’de iki yıl sekiz ay süren Wikipedia sansürü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum edildiyse de hiçbir merci açılması yönünde harekete geçmediğinden yılsonuna kadar sürdü.

AYM, RTÜK 

Anayasa Mahkemesi (AYM), Ekim-Kasım-Aralık döneminde, yedisi gazeteci toplam 10 kişi ve iki İnternet sitesinin (Yüksekova Güncel Haber ve Diken) başvurusunda, toplam 60 bin 110 TL tazminata hükmetti. Ayrıca AYM, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) para cezasını ödeyemeyen radyo ve televizyonların yayınını durdurmasına ilişkin hükmü ifade özgürlüğüne aykırı buldu. Ayrıca AYM, dünyanın en büyük çevrimiçi ansiklopedisi Wikipedia’nın Türkiye’de 29 Nisan 2017’den beri Türkiye’de sansürlü oluşunu “ifade özgürlüğü ihlali” olarak değerlendirdi.

Geçen yılın aynı döneminde AYM, ikisi gazeteci, biri İnternet haber sitesi, biri de polis olmak üzere üç dosyadan Anayasanın güvence altına aldığı ifade özgürlüğü hakkının hiçe sayıldığı gerekçesiyle toplam 8 bin 227 TL tutarında tazminata (mahkeme gideri dahil) hükmetmişti.

2018’in tamamında AYM, 10 gazeteci, bir İnternet sitesi, bir gazete dahil 18 başvuruda Türkiye’yi giderler dahil 135 bin 881 TL tazminata mahkum etmişti. Üst Mahkeme, özellikle darbe girişiminden beri iktidar politikalarına ters düşecek dosyaları zamana yaymakla eleştiriliyordu.

AİHM’de “Bekleme”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde, Terörle Mücadele Kanunu uyarınca cezai işlem gören ikisi belediyeci biri siyasi aktivist olmak üzere üç kişinin yaptığı üç ayrı başvuruda, Türkiye’yi 16 bin 500 € (toplam 104 bin 200 TL) tazminat ödemeye mahkum etti.

AİHM, yine ifade özgürlüğü dosyaları bakımından bu dönemde gazetecilerle ilgili herhangi bir karara imza atmadı. Odatv davasından beraat etmeden önce 19 ay keyfi şekilde tutuklu bırakılan gazeteciler Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu ile KCK Basın Komitesi üyeliğinden halen yargılanan 46 medya çalışanı da AİHM’den karar bekleyenler arasında bulunuyor. Diğer yandan, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Wikipedia sansürüne ilişkin AİHM’e gönderdiği mütalaasında keyfi sansüre yol açtıkları için Türkiye’yi ve İnternet Kanunu’nu eleştirdi.

AİHM, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra, OHAL ortamında gazetecilerden gelen “özgürlük ve güvenlik” ile “ifade özgürlüğü” haklarına ilişkin başvuruları bir yıl altı ay gibi uzun süre sonra kararlaştırdığı için yoğun şekilde eleştirilmişti.

Cezasızlıkla mücadele: Dosyaya bağlı…

İfade Özgürlüğü Derneği, Anayasa Mahkemesi’nin 26 Aralık’ta Wikipedia sansürünün ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna dair kararının gereğini aradan geçen dört günde yerine getirmeyen Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurarak, “engeli derhal kaldır” dedi.

Hürriyet gazetesi köşe yazarıyken Ahmet Hakan Coşkun’a 2015’te evinin önünde saldırdıkları gerekçesiyle beş sanığa ayrı ayrı 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası verdi. İki sanık ise beraat etti. Ankara İdare Mahkemesi, Evrensel gazetesinde “Çalıştırılmayan mekanizmalar çalışsa TRT halkın televizyonu olur” başlığıyla TRT’nin yaşadığı dönüşümü anlattığı için Haber-Sen Genel Sekreteri Burak Ustaoğlu’na TRT’nin verdiği kınama cezasını bozdu.

Cesedi 18 Haziran 2011’de bulunan gazeteci Haydar Meriç dahil 70 kişiyi usulsüz şekilde dinledikleri gerekçesiyle yargılanan, meslekten ihraç edilen polis memuru Abdül Köksal’ın davasında, İstinaf’ın kararı bozmasından sonra, “Nitelikli olarak konut dokunulmazlığı ihlal” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından yeniden yargılama yapılacak.

Gazeteciler Uğur Mumcu (1993) ve Ahmet Taner Kışlalı’nın (1999) öldürülmesini de kapsayan Umut Davası, bombacı Oğuz Demir ile Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama istediği beş sanıkla ilgili iki ayrı dosya halinde sürüyor. Aynı dönemin karanlık olaylarından İstanbul Kadırga’daki Özgür Ülke gazetesinin bombalanması üzerinden 25 yıl geçmesine karşın cezasız bırakıldı.

RTÜK: Bildirici’yi ihraç etti; Veri Paylaşmadı

Deneyimli gazeteci Faruk Bildirici’nin CHP kontenjanından gelen üyeliğini düşüren ve bu nedenle mahkemelik olan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde, yayınlarından dolayı radyo ve televizyonlarına yönelik yaptırımlara dair sitesinde herhangi bir toplantı kaydı paylaşmadı.

Üç ayda 89 işsiz

Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde özellikle Demirören Grubu’na bağlı Hürriyet gazetesinde “evlere bildirim” ile onlarca gazetecinin işlerine son verilmesi ve bu prosedürü etik bulmayan meslektaşlarının da istifaya zorlaması gibi etkenler nedeniyle en az 89 medya çalışanı işsiz kaldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki gelirlerinden olan iktidara yakın Türkmedya Grubu bünyesindeki Star ve Güneş gazetelerinin son baskılarını yapması, yeni işten çıkarmaların yaşanmasına dönük endişelere neden oluyor. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 37; 2018’in tamamında 157 idi. (EÖ/APA)

Kaynak: Bianet

Tanrıkulu’ndan “Türkiye’de Basın İhlalleri Raporu”: Gazetecilerin kazanımları tamamen ortadan kaldırıldı

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu hazırladığı ‘Türkiye’de Basın Hak İhlalleri Raporu’nda, Türkiye’de en az 130 gazeteci veya basın çalışanının hapiste olduğunu ve 2019 yılında yaşanan hak ihlallerini sundu.

Tanrıkulu, Türkiye’de Basın Hak İhlalleri Raporu’nda şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye’de halen en az 130 gazeteci veya basın çalışanının hapiste tutulduğu, sadece 2019 yılında 75 gazetecinin gözaltına alındığı, 17 gazetecinin evinin basıldığı, 24 gazetecinin tutuklandığı, 14 gazetecinin saldırıya uğradığı, 30 gazetecinin hakkında dava açıldığı, iki gazetecinin sınır dışı edildiği bir ortamda, gazetecilerin kazanımlarının tamamen ortadan kaldırıldığı açıktır.

Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik iktidar saldırıları, uluslararası alanda Türkiye’yi ‘özgür olmayan ülke’ konumuna getirmiş ve sabitlemiştir.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2018 Dünya Basın Özgürlüğü sıralamasında Türkiye, 180 ülke arasında 157. sırada yer alıyor.

Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) raporuna göre dünyada en fazla tutuklu gazeteci sayısı açısından Türkiye, ilk üç ülke arasında yer alıyor. Diğerleri Çin ve Mısır.”

Kaynak: tarafsizhaberajansi.com

Murat Yetkin: Çalışan ve çalışamayan gazeteciler

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) verilerine göre, halen 91 gazeteci ve medya çalışanı hapiste. Gazeteci kökenli CHP milletvekili Utku Çakırözer’in “10 Ocak” için hazırladığı 2019 Basın Özgürlüğü Raporuna göre, sadece geçen yıl içinde 172 gazeteci ve yazar mahkeme önünde haber, ya da eleştirilerini savunmak zorunda bırakıldı; bu gazeteciler arasında ekonomik krizden söz edenler de bulunuyor. 34 gazeteci fiziki saldırıya uğradı ve sorumluları cezasız kaldı. Basın İlan Kurumu Cumhuriyet, Birgün, Evrensel, Yeni Asya gibi eleştirel gazetelere ilan ambargosu uygulayarak ekonomik baskı altına aldı. Benzeri baskı RTüK tarafından televizyon ve radyolara uygulandı; 2019’de verilen 3 milyon 800 bin küsur lira para cezasının üçte biri Fox TV’ye kesildi. Yalnız 2019’da 250 gazeteci işten çıkarıldı, bu meslektaşların 47’si Hürriyet gazetesinde çalışıyordu; 212 sayılı yasaya göre hakları olan tazminatlarını hâlâ alamadılar. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, toplam gazeteci sayısının üçte birinden fazla olan 11 bin küsur gazeteci işsiz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) verilerine göre, artık ağırlıkla TRT, Anadolu Ajansı ve Sabah gazetesini de çıkaran Turkuvaz Grubu üyelerinden oluşan Basın Kartı Komisyonu, son beş yılda 3,800 gazetecinin kartını iptal etti. Dahası, Basın Kartı almak için de 212’ye bağlı çalışmak gerekiyor. Ancak basın patronları, gazetecileri 212’ye göre çalıştırmamak, işten çıkarılması daha kolay olan işçi statüsünde çalıştırmak için yöneticileri baskı altında tutuyorlar; artık sadece az sayıda editör ve muhabir, aslında yasal hak iken ayrıcalığa dönüştürülen 212 kaydına sahip. Gazetecilerin (ve diğer yurttaşların) farklı haber kaynaklarına erişimi kısıtlanıyor. 36 bin küsur internet sayfasına erişim engellendi, Twitter hesabı engellemede Türkiye maalesef dünya birincisi, Wikipedia hâlâ kapalı.
Çalışan ve çalışamayan gazetecilerin durumu bu… Gelelim halkın haber alma hakkına ve haber alma durumuna.

Gazeteler okunmuyor, televizyona güvenilmiyor

Metropoll araştırma şirketinin yayınladığı son medya çalışmasına göre, halkın yüzde 80’i medyanın toplumun sağlıklı haber alma hakkı, siyaset kurumunun denetlenmesi ve demokrasinin sağlıklı işleyişi için gerekli olduğuna inanıyor. Ancak günümüz Türkiye’sinde medyanın bu işlevini yerine getirdiğine inananların oranı sadece yüzde 40. Buna en çok inananlar yüzde 57 ile AK Parti taraftarları, yüzde 44 ile MHP’liler; yani medyanın mevcut halinden yalnızca bu iki parti taraftarları memnun. En şikâyetçiler ise yüzde 90 ile Saadet Partisi ve yüzde 84 ile HDP taraftarları; CHP’lilerde memnuniyetsizlik yüzde 64, İYİ Partililerde yüzde 60.
Ama genel olarak medyayı taraflı bulanların oranı ise yüzde 75; gayet çelişkili bir şekilde, medyanın halinden memnun olanların ciddi bir kısmının da medyanın taraflı halinden şikâyetçi olduğu görülüyor.
Kadir Has Üniversitesinin her yıl düzenlediği Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler araştırmasında medya hep en alt sıralarda.

Konda araştırma şirketi tarafından yapılan son medya çalışmasıysa başka gerçekleri ortaya döküyor. Örneğin, 2015’te asli haber alma kaynağını “gazeteler” olarak gösterenlerin oranı yüzde 10,5 iken bu oran 2019’de yüzde 7,2’ye düşmüş. Aynı sürede asli haber kaynağı olarak “televizyon” diyenlerin oranıysa yüzde 70,1’den 72,3’e yükselmiş. Haberler en çok Fox TV’den izleniyor oranı yüzde 20, ondan sonra yüzde 2 izlenme payıyla alt sıralarda yer alan Halk TV’ye kadar bütün kanallar bir şekilde ya hükümet çizgisinde ya da eleştirel değil ; ikinci sırada yüzde 15 ile ATV, yüzde 13 ile hükümet kontrolündeki TRT geliyor. Konda, haberleri “iktidarı yakın kanallardan” alan izleyicinin, internet ve sosyal medyayı pek kullanmadığını, “dünya algısının sadece bu kanalların haber ve bilgi akışıyla şekillendiğini” yorumunu yapıyor.

Değişen sahiplikler ve medyanın finansmanı

Bu süreç gazete ve televizyonların sahiplik değiştirmesine ve yüzde 70’inin sahipliğinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’ye yakın yatırımcıların eline geçmesiyle paralel ilerliyor. Yayın politikalarındaki değişikliğin objektif yayıncılık amacıyla kurulmuş haber kanallarını nasıl etkilediğine dair örnekler de var. Örneğin, Konda araştırmasında CNN Türk izleyicilerinin 2012’de yüzde 35’i kendisini “muhafazakâr” olarak tanımlarken, bu oran 2019’de yüzde 46’ya yükselmiş. Kendisini “modern” diye tanımlayan CNN Türk izleyicisi ise zamanla kanalı terk etmiş; 2012’de yüzde 53 olan “modern” CNN Türk izleyicisi, 2019’da yüzde 37 olarak saptanmış. NTV’de veriler daha çarpıcı. Muhafazakârlar 2012’den 2019’a yüzde 39’dan, yüzde 52’ye yükselirken, modernler yüzde 52’den yüzde 28’e düşmüş. Ama bu arada her iki kanalın da toplam izleyici sayısı ve izlenme oranı düşmüş.

Yayın politikasında değişikliğin başlaması ile kaçışların başladığı Hürriyet gazetesinin, özellikle Doğan Grubundan Demirören Grubuna geçiş ardından hem satış, hem ilan geliri hem de etki kaybına uğradığı ortada.

Bir de son yıllarda doğrudan siyasi iktidarla ilişkileri üzerinden, adeta paraziter yaşam biçimleri geliştiren gazete ve televizyonların durumu var. Örneğin, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanması ardından, sadece 2017-2019 arasında, ama sadece AK Parti çizgisindeki medya kuruluşlarına ilan, reklam ve sponsorluk gibi kalemler altında toplam 57 milyon lira aktarılmış. Bunların kesilmesi ardından Star ve Güneş gazete yayınına son verip sadece internete döndü. Ancak Basın İlan kurumuna yapılan bildirimlerde bu gazetelerin 100 binden fazla satışı göründüğüne dikkat çeken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 100 bin satan bir gazetenin nasıl kapatılmayı gerektirecek kadar zarar edebileceğini, kamu ilanı almak için gösterilen baskı ve satış rakamlarının sahte olup olmadığını sorguladı; öyleyse, bunun “dolandırıcılık” sayılması gerektiğini söyledi.

Anadolu Ajansı ve TRT’de kaç kişi tutuklandı?

Bugün, 10 Ocak Dünya Gazeteciler Günü.

10 Ocak 2020’de gazetecilerin, ama yandaşlık, yalakalık değil de gerçekten gazetecilik yapan, hakikatin peşinde koşan, haberde sınır tanımayan meslektaşlarımızın durumuna bakalım…

2019 içinde Fox Ana Haber’e ve Halk Arenası’na yayın yasağı getirildi. Müjdat Gezen’e kanser olan kızını görememe cezası verildi. Metin Akpınar’a “silahlı isyana teşvik” suçlaması yapıldı. Sözcü yazarlarına hapis cezaları yağdı.

10 Ocak çalışan gazeteciler gününde AKP iktidarının sabıkası elbette bununla sınırlı değil…

10 BİNİ AŞKIN İŞSİZ GAZETECİ

Şu anda 115 gazeteci cezaevinde. 10 bini aşkın gazeteci işsiz. 3 bin 810 gazetecinin basın kartı iptal edildi. Meslektaşlarımızın önce basın kartları iptal edildi, sonra da “hapiste basın kartı olan kimse yok” denildi!

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun (TGDP) saptamasına göre 13 Kasım 2019 tarihi itibariyle Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan 30’u imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 196 gazeteci bulunuyordu. TGDP, bu gazetecilerin isimlerini, görevlerini ve tutuklu bulundukları hapishaneleri açıklamıştı.

KAPKARA BİR YIL

2019, gazeteciler açısından “kapkara bir yıl” olarak geçti. 2019’da 13 gazeteci tutuklandı, 82 gazeteci gözaltına alındı, 2019 biterken cezaevlerinde yüzü aşkın gazeteci bulunuyordu.

2019 yılı içinde gazeteciler 733 kez hakim karşına çıktı. Basın İlan Kurumu, Cumhuriyet, Birgün ve Evrensel gazetelerine yönelik keyfi ilan ambargosu uyguladı. 170 gazeteci yıl içinde çeşitli sebeplerden dolayı işten çıkarıldı.

2019 yılının aralık ayında 4 gazeteci tutuklandı, 4 gazeteci gözaltına alındı, 38 gazeteci hakim karşısına çıktı. 8 gazeteci 20 yıl 10 ay hapis cezası aldı. 3 gazeteciye yurt dışına çıkış yasağı getirildi. 4 gazeteciye dava açıldı, 2 gazeteci saldırıya uğradı, 1 gazeteci tehdit edildi. 1 haber ile bir haber sitesine erişim engeli getirildi. 1 tiyatro oyunu engellendi, 1 gazetecinin hapis cezası onandı. 1 kitap yasaklandı ve toplatıldı, 1 gazeteye 15 bin lira tazminat cezası verildi.

2019’da 13 gazeteci tutuklandı, 82 gazeteci gözaltına alındı, gazeteciler 733 kez hakim karşına çıktı. 76 gazeteci 249 yıl 11 ay 15 gün hapis cezası aldı, 1 gazeteciye 14, 32 gazeteciye ise birer dava açıldı. 42 gazeteci 217 bin 520 lira para cezası aldı, 22 gazeteci ifade verdi. 18 gazeteci saldırı ve darba maruz kaldı, 60 haber erişime engellendi. 5 gazeteci tehdit edildi. 1 gazeteye dava açıldı. 1 gazeteciye tazminat davası açıldı. 37 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı, 42 matbaa çalışanı hakim karşısına çıktı; 11 matbaa çalışanına 56 yıl 2 ay hapis cezası verildi. 3 kitap cezaevine alınmadı.

SÖZCÜ YAZARLARINA CEZA YAĞDI

27 Ara 2019 günü Sözcü gazetesi davasında Emin Çölaşan ve Necati Doğru “FETÖ’ye yardım” suçundan 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezası aldı. Mustafa Çetin ve Metin Yılmaz’a 3 yıl 4 ay, Yücel Arı ve Gökmen Ulu ve Yonca Yücekaleli’ye ise 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi.

30 yıllık dostum, Ankara’nın yürekli gazetecilerinden Emin Çölaşan mahkemede son söz olarak “Hakkımızda açılan boş bir davadır aleyhimize ne belge ne tanık vardır. Lafı uzatmadan beraatimi istiyorum” demişti.

KARA BİLANÇO

Gazeteci Barış Yarkadaş’ın yaptığı açıklamaya göre, “Bir yönetmene dava açıldı, bir haber hakkında soruşturma başlatıldı, bir belgesel erişime engellendi. Bir yönetmen hapis cezası aldı, bir TV kanalı kapandı. Bir gazetenin bir nüshası toplatıldı. 3 gazete tutuklu gazetecilere verilmedi. Bir tutuklu gazetecinin mektubu sansürlendi. Bir gazeteci hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Bir yönetmene bir yıl 3 ay hapis cezası verildi. 14 sosyal medya paylaşımı engellendi.13 gazetecinin aldığı cezalar onandı. 3 gazeteci, yayınladıkları bir programdan dolayı işten atıldı. 150 gazeteci ile çalıştıkları kurumlar, SETA Vakfı’nın yayınladığı raporda fişlendi. Bir gazetecinin 2 tweeti erişime engellendi, bir radyo programına 5 gün yayın durdurma cezası verildi. Bir TV kanalının ana haber bültenine 2 gün yayın durdurma cezası verildi. İnternet üzerinden yayın yapan bir radyo kapatıldı. 3 gazete bazı cezaevlerine alınmadı. 9 gazeteci hapse girmek için teslim oldu…”

“Bir gazetecinin çekmiş olduğu görüntülere polis koydu, bir gazetecinin köşe yazısı engellendi. Bir kitaba reklam sansürü uygulandı. Bir gazeteye tazminat davası açıldı. Bir akademisyen gözaltına alındı, bir kitaptaki bir kelime sansüre uğradı. 2 tiyatro gösterisine izin verilmedi, 2 yönetmen hakim karşısına çıktı. Bir yönetmen 4 yıl 6 ay hapis cezası aldı ve yurt dışına çıkış yasağı getirildi. Bir grup haber sitesi hakkında soruşturma başlatıldı, 564 sitede yayınlanan 1 habere erişim engeli getirildi. Birçok kitap ve dergi toplatıldı, yasaklandı. Kaymakam bir gazeteye hakaret etti, 140 internet sitesi ve sosyal medya hesaplarına erişim engeli getirildi. Bir sanatçının konseri yasaklandı, bir gazeteye tazminat davası açıldı. Bir gazeteciye tazminat davası açıldı, bir cezaevinde 8 TV kanalına sansür getirildi. Bir TV kanalına 5 kez yayın durdurma cezası verildi. Bir gazeteciye kitap okuma cezası verildi. Bir gazeteci baskılar yüzünden yurt dışına çıktı, bir engelli gazeteci cezaevine teslim oldu. Bir gazete mitinge, 2 gazete ve bir TV kanalının muhabirleri Adli Yıl Açılış Töreni’ne alınmadı. 5 gazetecinin evi polis tarafından basıldı. Bir gazete toplatıldı, bir gazetecinin röportajı mahkemede delil olarak gösterildi. Bir gazeteciye hapiste şapka yasaklandı ve verilmedi, bir sanatçı bir yıl 6 ay hapis cezası aldı. Bir gazeteciye tazminat davası açıldı, bir grup gazete çalışanı işten çıkarıldı. Bir internet sitesi MEB tarafından engellendi, bir internet sitesine adli para cezası verildi, bir etkinlik yasaklandı. Bir muhalif gazetecinin etkinliği iptal edildi, bir yerel gazete silahlı saldırıya uğradı. Bir gazeteye bir milyon liralık tazminat davası açıldı, 4 gazeteciye yurt dışına çıkış yasağı getirildi, 3 gazetenin reklamları Basın İlan Kurumu tarafından engellendi. Bir gazeteye 15 bin lira tazminat cezası verildi.”

TÜRKİYE İLK BEŞTE

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün raporuna göre geçen yıl dünya genelinde 65 gazeteci mesleğini yaptığı için öldürüldü. Türkiye ise tutuklu gazetecilerin sayısının en yüksek olduğu beş ülke arasında.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün yayınladığı rapora göre, Türkiye, “Gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanesi” olarak nitelendirildi.

ADETA BİRİNCİ

Türkiye, AKP iktidarının baskıları sonucu dünyanın en özgür olmayan ülkeler sıralamasında adeta birincilik yarışı içinde.

Cezaevindeki gazetecilerin sesi olmak için oluşturulan Jailed Journos platformu, Türkiye’de 2020 yılını cezaevinde karşılayacak olan medya çalışanların listeledi. Ortaya çıkan listeye göre şu anda Türkiye’de 161 medya çalışanı yeni yıla cezaevinde girecek. Bu isimler, 89’u haber yazan muhabirler, editörler, haber müdürleri, yayın koordinatörleri ve köşe yazarlarından oluşuyor. Devlet kurumları Anadolu Ajansı ve TRT’de kaç kişi tutuklandı tam olarak bilinmiyor.

9 KADIN GAZETECİ TUTUKLU

Listede 9 kadın medya çalışanı yer alıyor. Bunlar; Zaman gazetesi muhabirleri Ayşenur Parıldak,  Hanım Büşra Erdal, Selma Tatlı, Atılım Gazete’si Yazıişleri Müdürü Hatice Duman, Jinha editörü Özlem Seyhan, Melike Aydın, Mezopotamya Ajansı muhabiri Ruken Demir, Sadiye Eser, Burç FM programcısı psikolog Yasemin Yalçın Aktosun.

GAZETECİLİK TERÖR SAYILDI

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç 2019 yılını değerlendirdiği basın toplantısında şöyle diyordu:

“Gazetecilik faaliyeti yine ‘terör’ sayıldı, gazeteciler yine ağır cezalara çarptırıldı ve 2019 yılını gazeteciler yine cezaevlerinde geçirdi.

Eleştirel gazetecilik ‘teröristlik’ sayıldı, soruşturmalar açıldı, meslektaşlarımız tutuklandı.

Gazetecilerin mesaisi haber peşinden çok haklarında açılan davalar nedeniyle adliye koridorlarında geçti.

Birçok gazeteci yaptıkları haberler ve yazdıkları yazılar nedeniyle ‘iktidar muhalifi’ hatta ‘terörist’ diye fişlendi, hedef gösterildi. Üzerlerine tetikçiler salındı, hayatlarına kastedildi, linç girişimine uğradı, saldırılarda yaralandı, günlerce hastanede yattı. En son Gazeteci Murat İde’ye saldıranlar da ellerini kollarını sallaya sallaya gezmeye çoktan başladılar.

Cumhurbaşkanlığı haber alanı, gazeteciler için 2019’da yine ‘kısıtlı alan’ olmaya devam etti. Cumhurbaşkanı ve diğer hükümet yetkililerinin basın toplantılarında, yine danışmanları marifetiyle, önceden gazetecilerden sorular toplandı. Sakıncalı bulunanlara soru sorma vizesi verilmedi. Sakıncalı sorular olarak belirlenenler elendi. Halkın haber alma hakkını yerine getirmekle görevli muhabirlere söz hakkı verilmedi.

Açıklık, şeffaflık ilkesi 2019’da yine yok sayıldı. Gazetecilik susturuldu.

Halkın gerçeği öğrenme hakkı yasalara rağmen çiğnendi.”

“ÖZGÜR BASIN YAŞAMAYA ÇABALIYOR”

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde, basının sorunlarının her geçen gün daha da ağırlaştığını ve çok sayıda gazetecinin mesleğini yapamaz duruma geldiğini ifade etti. Gürer “İktidar yanlısı olmayan, özgür basına karşı baskılar artmaktadır. Sarı basın kartını dahi hak edenlerin almasının zorlaştırıldığı bir dönemdeyiz. Cezaevinde olan gazeteciler yanında mesleğini yapması engellenen gazeteciler var. Mevcut durumda işini iyi yapabilme uğraşı verenlerin sıkıntıları da katlanarak artmaktadır. Basında yazan, çizen ve haber oluşturanlarının yaşadığı sorunlar, özellikle yerel basında, maliyetlerin katlaması ile yayının çıkmaz boyuta gelmesine neden olacak haldedir” dedi.

Kaynak: Hikmet Çiçek