“Demokratik idealler ile yönlendirilen özgür ve bağımsız bir basının gücü, otoriter liderleri korkutan bir güçtür. Recep Tayyip Erdoğan, Narendra Modi ve Victor Orbán aynı din veya ideolojiyi paylaşmasalar da, aynı hedefl ere sahipler: İktidarlarına karşı tüm muhalefeti susturmak, yargıyı, basını ve anlatıyı kontrol altına almak.”
EWOUT KLEI / Tarihçi ve Hollanda’da yayınlanan De Kanttekening Dergisi Editörü
“Basın özgürlüğüne sahip çıkın, çünkü bu sizin ulusal özgürlüğünüzün tek desteğidir. Vatandaşlarımızla özgürce konuşma veya zamanında tavsiyede bulunma özgürlüğümüz olmazsa, zalimlerin kötü niyetlerini gerçekleştirmeleri çok kolay olacaktır. İşte bu nedenle, yönetimlerinin sorgulanmasına tahammül edemeyenler, her zaman ifade ve basın özgürlüğüne karşı çıkarlar ve hiçbir şeyin izinsiz basılmasını veya satılmasını istemezler.”
Joan Derk van der Capellen, Hollanda Halkına (1781) İfade ve basın özgürlüğü, bireysel hak ve özgürlüklerin resmen tanınıp korunduğu, siyasi gücün hukukun üstünlüğü ile sınırlandırıldığı liberal bir demokrasinin temelini oluşturur.
Gazetecilerin, aydınların ve muhalifl erin zulüm görmediği, ezilmediği veya hapse atılmadığı, hükümetin vatandaşlarının din özgürlüğüne saygı duyduğu, bağımsız bir yargıya, parlamenter temsili bir demokrasiye ve çok partili bir sisteme sahip olduğumuz Hollanda’da yaşamaktan çok memnunum.
Elbette Hollanda’da bile, işler her zaman böyle olmadı. 18. yüzyıl gazetecisi, aydın ve muhalif politikacı Joan Derk van der Capellen tot den Pol, yolsuzlukları, iltimasçılığı, dini ayrımcılığı ve diğer suistimalleri eleştirmek için Hollanda halkına hazırladığı broşürünü isimsiz olarak yazmak zorunda kalmıştı. Fakat
Hollandalı okurlarını düşüncelerini özgürce ifade etme, siyaseti özgürce tartışma, halkı gerçekte neler olduğu hakkında doğru bir şekilde bilgilendirme gerekliliğine ikna etti. Van der Capellen ile aynı amaç için çalışan Hollanda gazetesi De Post van den Neder-Rhijn, V. William ve danışmanı Brunswick Dükü arasında gizli bir anlaşma yapmış ve Dük istifa etmek zorunda kalmıştı.
Demokratik idealler ile yönlendirilen özgür ve bağımsız bir basının gücü, otoriter liderleri korkutan bir güçtür. Recep Tayyip Erdoğan, Narendra Modi ve Victor Orbán aynı din veya ideolojiyi paylaşmasalar da, aynı hedefl ere sahipler: İktidarlarına karşı tüm muhalefeti susturmak, yargıyı, basını ve anlatıyı kontrol altına almak. Bu liberal olmayan gerçek ötesi zamanlarda özgürlüğe ve doğruluğa olan ihtiyaç, belki de her zamankinden daha önemli.
Gerçek uygun adım ilerliyor. Bugün bile. Demokratik değerlerimizi savundukları için gazetecileri, aydınları ve muhalifleri savunmakla yükümlüyüz. Aslında, onlar kendilerini ateşe atarak değerlerimizi yaşatıyorlar. Özgürlük, geçmişin kahramanlarına ihtiyaç duyar, Van der Capellen, Emile Zola, George Orwell,
Sebastian Haff ner, Václav Havel gibi kahramanlara. Ama aynı zamanda günümüzün kahramanlarına da ihtiyaç duyar, Ahmet Altan, Osman Kavala, Soulaiman Raissouni, Omar Radi, Mir Shakil-ur-Rahman ve diğerleri gibi.