Sağlık Bakanlığınca yürütülen bir araştırmada elde edilen bulguları haberleştirdiği bir yazı dizisi nedeniyle “Yasaklanan gizli bilgileri açıklama”, “Yasaklanan gizli bilgileri temin etme” ve “Göreve ilişkin sırrı açıklama” suçlamalarıyla yargılanan Gıda Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık’ın karar duruşması 26 Eylül 2019 günü İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin salonunun küçük olması sebebiyle İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görüldü. Duruşma bu nedenle yarım saat gecikmeli olarak 14.32’de başladı. Duruşmada Bülent Şık ve avukatları hazır bulundu. HDP Milletvekilleri Oya Ersoy ve Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile Barış İçin Akademisyenler’in aralarında bulunduğu çok sayıda kişi duruşmayı izledi.
“Araştırmanın sonuçları çocukları doğrudan ilgilendiriyor”
Duruşma, 12 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Bülent Şık’ın savunmasıyla başladı. Halk sağlığı açısından çevresel etkenlerin önemli olduğuna değinen Şık, çeşitli hastalıklarla yaşadığımız çevre arasında sıkı bağlantılar olduğunu kaydetti: “Kanser başta olmak üzere insanlarda görülen çok sayıda hastalık bireysel tercih ve alışkanlıklarımızdan ziyade içinde yaşadığımız çevre ile ilgilidir. Ancak yaşanan sağlık sorunları sadece kanser hastalığı ile ilgili değil. Çok sayıda toksik kimyasal madde insanlarda kısırlık, üreme sağlığı bozukluları, hormonal sistemde ve sinir sisteminde bozulmalar, obezite, solunum yolu hastalıkları, karaciğer ve böbrek gibi hayati organlarda işlev bozuklukları başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarına yol açıyor.”
Toksik kimyasal maddelerin en büyük zararı çocuklara verdiğini anlatan Şık, davaya konu olan Sağlık Bakanlığı araştırma sonuçlarının çocukları doğrudan ilgilendirdiğini söyledi.
“Plastik çöplerle ülkemize kanser de ithal ediliyor”
Sadece 2018 yılında Türkiye’ye ithal edilen plastik çöp miktarının 250 bin ton olduğuna dikkat çeken Şık, “Bunca sakıncasına rağmen yüzbinlerce ton plastik çöpünü neden ithal ediyoruz? Plastik çöpünü geri dönüşüme sokmak konusunda çok ciddi sorunlar var; dünya genelinde geri dönüşüme sokulabilen plastik çöpü oranı yüzde 9 civarında. Öyleyse bu kanserojen madde içerikli çöpleri ne yapıyoruz, nerede depoluyoruz? Kimdir bu ithalatçı şirketler? Bu çöpler depolandığı bölgelerde veya işlendiği tesislerde çevre kirliliğine yol açmayacak mı? Yol açmaması için ne gibi önlemler alındı? Bu konularda birer yurttaş olarak doğru düzgün hiçbir şey bilmiyoruz. Ama bilinmeli ki bileşiminde çeşitli toksik kimyasalları barındıran plastik çöpü ile birlikte ülkemize kanser de ithal ediliyor” dedi.
“Ben bu suçu işlemedim”
Şık savunmasının devamında, “Toksik ve kanserojen kimyasallardan kaynaklanan çevre kirliliği başta çocuklar olmak üzere, insan ve doğal hayatın sağlığına yönelik olarak ciddi bir risk oluşturur ve bu riski bertaraf etmek için ilgili kamu kurumlarının gereken tedbir ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğü yerine getirmemek, (ceza yasasında böyle bir suç tanımı var mı bilemiyorum ama) açıkça ve bilinçli bir şekilde insanları tehlikeye atma suçunu işlemek olarak görülmelidir. Ben bu suçu işlemedim” diyerek beraatını talep etti.
“Şık, bilgilendirme hakkını kullandı”
Bülent Şık’ın avukatlarından Can Atalay söz alarak, “Devlet, insanların kanser olmasını engellemeye çalışan bir bilim insanını yargılamakla değil insanları korumakla yükümlüdür. Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesi gereği bir kişi hakkını kullandığı için cezalandırılamaz. Bülent Şık bilgilendirme hakkını kullanmıştır. Bu nedenle beraatını telep ediyoruz” dedi.
“Yargılama AİHM içtihatlarına aykırı”
Şık’ın avukatı Tora Pekin de, “Müvekkilim bir yılı aşkın süredir bu davayla uğraşmak yerine çok daha kıymetli bilimsel üretimine devam edebilirdi. Demokratik toplumun gereklerine aykırı müdahale var. TÜİK’in araştırması, Trakya’da nüfusun yüzde 26’sı kanserden ölüyor diyor. Bülent Şık açıklamaları infial yaratacak diye yargılanıyor ancak TÜİK de aynı şeyi söylüyor. Bu davada Şık için hapis cezası istenmesi de oldukça orantısız. Bu bilgiler daha önce medyada yayınlanan bilgiler. Hocamızın yaptığı bu bilgileri derli toplu analiz ederek bilimsel bakış açısıyla açıklamaktı. Bilgilenme ve bilgilendirmenin hak olduğu halde müvekkilin bilgi vermekten suçlanması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına aykırı” dedi. Pekin, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) akademisyenler ve Yargıtay’ın Cumhuriyet kararlarında AİHM içtihatlarına uyulduğunu belirterek “Yüksek yargı da sanki ifade özgürlüğü konusundaki krize el atma niyetinde. Mahkemenin de bu özgürlüklerin önünü açan karar vermesini bekliyoruz” diye konuştu. Pekin, mahkemeye Article 19’un hazırladığı uzman mütalaasını da sunarak müvekkilinin beraatını istedi.
Antalya Baraosu’ndan ve Ankara Barosu’ndan davaya katılan avukatlar da Şık’ın beraatini talep ettiler.
Son sözü sorulan Şık, beraat talebini yineledi. Duruşmaya 5 dakika karar arası verildi.
İki suçlamadan beraat, bir suçlamadan ceza
Kararı açıklayan mahkeme, Şık’a “Yasaklanan gizli bilgileri temin” ve “Yasaklanan gizli bilgileri açıklama” suçlarından beraat verdi. Mahkeme, “meydana gelen neticenin ağırlığı ve sanığın kastının yoğunluğu” gerekçesiyle Şık’a “Göreve ilişkin sırrı açıklama” suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, sanığın duruşmadaki davranışları nedeniyle cezayı 1 bölü 6 oranında indirerek 1 yıl 3 ay hapis cezasına hükmetti. Mahkeme cezayı ertelemedi. Şık’a verilen ceza istinaf mahkemesi kararından sonra kesinleşecek.
Kaynak: P24