Güney Afrika’da, İfade ve Basın Özgürlüğü, anayasada yer almasına rağmen, halk, hükümet kurumları, sivil toplum, yargı, iş dünyası, medya, işçiler, hareketler ve sıradan vatandaşlar tarafından sürekli olarak yeniden teyit edilmeli ve güçlendirilmelidir.
Güney Afrika Anayasası’nın 16. Maddesinin birinci fıkrası, dünyadaki her bir anayasa için standart bir madde haline gelmelidir. Ülkemizdeki bu zirve yasa, herkesin basın ve her türlü medya özgürlüğünü içeren ifade özgürlüğü, bilgi, fikir alma veya verme özgürlüğü, sanatsal yaratıcılık özgürlüğü, akademik özgürlük ve bilimsel araştırma özgürlüğü haklarına sahip olduğunu belirtir.
16. Madde ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına da vurgu yapmaktadır: “Birinci alt bölümdeki hak, savaş propagandasını, olası şiddeti kışkırtmayı, ırk, etnik köken, cinsiyet veya dine dayalı zarar vermeye tahrik teşkil eden nefreti savunmayı kapsamaz.”
Ülkede ikamet eden herkes, parlamentomuzdaki, yasama organlarımızdaki ve konseylerdeki hararetli tartışmalar yoluyla, Doğu Nyanga’daki Tsuong Hizmet Merkezindeki angajmanlar sırasında geniş ölçüde ifade ve basın özgürlüğünden yararlanır. Hepimizin enerji transferleri, yönetimde şeffaflık ve arazinin yeniden dağıtımı gibi konularda tartışmakta özgür olmamız, demokratik toplumumuzun diyalog halinde olduğunun bariz bir kanıtıdır.
Güney Afrika’nın ifade özgürlüğüne ve medyaya olan bağlılığı örnek bir işaret ışığıdır. Ülkemiz dünyanın her yerinden uluslararası medyayı kendine çekiyor ve ev sahipliği yapıyor, bu da Özgür Medya kültürümüzü zenginleştiriyor.
YENİ MEDYA BASIN KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRDİ
Sosyal medya ve yurttaş haberciliği de basın kültürünü geliştirdi ve seslerin çoğulluğu demokrasiyi derinleştirdi. Demokratik çağ, özgür basının iyi yönetimi teşvik etmedeki hayati rolünü göstermiştir. Açık ve şeffaf bir toplum olarak Güney Afrika, medya erişimini artırmaya ve insanların karar vermesine ve yaşamlarını iyileştirmesine yardımcı olan güvenilir bilgiler sağlamaya çalışmaktadır.
Dünyanın bir parçası olarak, güçlü medya seslerinin ve sosyal medya platformlarının küresel olarak günlük diyalogları şekillendirdiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bunlar, bizim istediğimiz ve ihtiyacımız olan Afrika’ya değil, kendi vizyonlarına ve Afrika arzularını gerçekleştirmeyi düşleyen baskı gruplarına ait.
Dünyanın dört bir tarafındaki gazeteciler olarak, sesimizi yeni reformlar için kullanmalı ve küresel yönetim sistemlerine katılmalıyız. İfade Özgürlüğüne ve çeşitli medya seslerinin çoğulluğuna gerçek bir anlam vermek için güçlendirilmiş ve hakkaniyete dayalı kurallara dayalı çok taraflı sistemlere duyulan ihtiyacı vurgulamalıyız. Ayrıca, küresel çok taraflı sistemin güçlendirilmesi ve iyileştirilmesinde medyanın rolü konusunda küresel medya ile iş birliğine devam etmeliyiz.
Basın mensupları olarak tartışmaları geliştirdiğimizde, fikirleri ifade ederek çatışmaları azaltmayı hedeflediğimizde, insanları ön planda tutan diyalogları teşvik ettiğimizde ve farklı görüşlere hoşgörü sağladığımızda daha iyi bir dünyaya katkıda bulunma gücüne sahibiz. Bundan dolayı bazı ülkelerde gazetecilerin karşılaştığı tehlikeli zorluklar, dünya liderlerinin ilgilenmesi gereken önemli bir konudur.
Gazeteci Jeff German’ın 3 Eylül’de Las Vegas’ta (Nevada, ABD) ve Kenya Yayın Kuruluşu video editörü Betty Barasa’nın öldürülmesini, Al Jazeera’den Abu Akleh’in vurularak vahşice katledilmesini hep bir ağızdan kınamalıyız. Bunlar, UNESCO’nun Öldürülen Gazeteciler Gözlemevi tarafından yakın zamanda rapor edilen bazı isimler. Biz, Birleşmiş Milletler İfade Özgürlüğü İçin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19. Maddesine hayat verene kadar gerçek manada ifade özgürlüğü asla olmayacak. Her ülkenin önlemleri devreye sokmak ve bunların sürdürülmesini sağlamak için daha çok çalışması gerekiyor.
Sosyal uyumu, emniyeti ve güvenliği artıran dengeli, güvenilir ve sağlam bilginin eksikliği ortadayken ülkenize demokratik demenin hiçbir anlamı yoktur.
Bağımsız bir medya sektörü gerçekten de iyi yönetimin oluşturulmasına yardımcı olabilir ve ancak medya insani gelişmeyi, liderlerin insanlara saygı duyduğu ve insanlara öncelik verdiği adil bir dünyayı savunmada kritik bir rol oynamak için konumunu yükseltebilir.
Medya özgürlüklerimizin dünya liderlerini vatandaşlara karşı sorumlu tutacak kadar etkin kullanılıp kullanılmadığını sorgulamalıyız. Sahip olduğumuz güç, dünya liderlerini çatışmaları ve açlığı azaltmaya zorlamak için yeterli mi?
Dünyadaki olayların gidişatını etkileyip tüm ülkelerin uluslararası yasalar önünde eşit olduğu yeni bir dünya düzeni oluşturabilir miyiz?
Zihin açıklığını nasıl teşvik ederiz ve dünyanın geleceğini bizden farklı görenleri nasıl hoşgörü ile kucaklarız?
Bunlar ve benzeri birçok soru, önümüzdeki yıllarda medyanın ve ifade özgürlüğünün rolünü tanımlayacaktır. Sesimiz ve düşüncelerimiz gündemi belirlemek ve herkes için daha iyi bir yarın için şimdi her zamankinden daha fazla kullanılmalıdır.
Ayanda Holo, Cape Town’daki Doğu Nyanga’dan bir gazetecidir. Apartheid’dan (Güney Afrika’da 1948 yılından 1994 yılına kadar süren ırkçı rejim) kurtulan aktivist, Uluslararası Medya İlişkileri ve Kamu Yönetimi alanlarında ileri düzeyde uzmanlığa sahip kıdemli bir kamu görevlisidir. İletişim Bakanlığı eski Sözcüsü ve Güney Afrika’daki İletişim Bakan Yardımcısı’nın eski danışmanı. Holo, Kenya’daki Daily Nation, Cape Argus ve Daily Post of Nijerya dahil olmak üzere birçok Afrika yayınına katkıda bulunan bir yazardır. Güney Afrika’daki Afrika İletişim Haftası’nın organizatörü ve Pretoria’daki Freedom Park Miras alanı ve Ubuntu Müzik Festivali’nin küratörlüğünü yapmıştır.