Site icon International Journalists

Usta Radyocu Mesut Baran: Geleneksel Medya ‘Out’ – Sosyal Medya ‘In’

Sosyal medyanın sosyal hareketler üzerine etkisi

Günümüzde sosyal medya, insanların birbirleriyle ve yaşadıkları toplumla etkileşime geçtikleri, geleneksel medyaya göre hükümetler tarafından denetlenip kontrol edilmesinin daha zor olması nedeniyle birçok toplumsal hareketin ilan edildiği, taraftarların toplandığı, organizasyonların yapıldığı bir mecra haline geldi. Moldova protestoları, ‘Wall Street’ işgal protestoları, ‘Arap Baharı’ ve yakın geçmişte ‘Gezi Parkı’ eylemleri ve son dönemde Fransa’da ‘Sarı Yelekliler’ protestolarıyla sosyal medyanın bir ülkenin kaderini nasıl etkilediğini görebiliriz. 

Sosyal medya, özellikle siyasi meselelerde halk protestolarının başlangıç noktası oldu, çünkü sosyal medya insanların seslerini özgürce açıklayabilecekleri tek yoldu. Moldova’da 2009  yılında seçimleri kazanan komünist partiye karşı yapılan protestolar, sosyal medyada hızla yayılan ve Moldova’yı etkileyen olaylardan biriydi. Moldova’da on binlerce insan sokaklara döküldü ve hükümeti protesto etti. İnsanlar Moldova’daki protestoları YouTube ve Twitter’dan takip etmişti. 

12 Haziran 2009’da İran’da Ahmedinejad, oylamanın sona ermesinden birkaç saat sonra İran seçimlerindeki zaferini açıkladı. İran halkı seçim sonuçlarına inanmadı ve oylarının çalındığını düşündüler ve seçim sonucunu protesto etmek için sokaklara çıktılar. İran’daki tüm medya hükümetin kontrolünde olduğundan, bu protestolar İran medyasında görülmedi. Ancak İran hükümeti olayların duyulmasını ve sosyal medyaya yayılmasını engelleyemedi. Yeşil hareket olarak adlandırılan bu protestolarda binlerce sıradan insan, Twitter, Facebook ve kişisel bloglarla devlet sansürünü aştı. 

Sosyal medyanın kitleleri harekete geçirmedeki rolünün bir diğer örneği, Tunus’ta başlayan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan ve Ürdün, Yemen Libya ve Mısır gibi diğer Arap ülkelerini de etkileyen demokratikleşme hareketleriydi. Özellikle Mısır’daki Tahrir Meydanı’nda başlayan olaylarda iletişimin en önemli kaynağı sosyal medyaydı. Protestolar, eylemciler Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in otuz yıllık başkanlığını ve Mısır’daki yoksulluk, işsizlik ve devlet yolsuzluğunu protesto etmek için çağrıda bulunduğunda başladı. Bu çağrı Facebook ve Twitter kullanılarak yapıldı. Mısır devleti sosyal medyayı ve bilgi paylaşımını engellemeye çalışsa da başarılı olamadı. Protestocular, 25 Ocak 2011’deki ilk gösteride sosyal medyada yaptıkları duyurular sonucunda büyük bir kitle topladılar. Twitter ve YouTube’daki paylaşımlar sayesinde, Mısır’daki gelişmeler tüm dünyanın dikkatini çekti. 

Türkiye’de 2013 yılı Mayıs ayının sonunda gerçekleşen ve “Gezi Parkı protestoları” olarak bilinen Taksim meydanında başlayan olaylar da sosyal medyada başlayan protesto eylemlerinden biriydi. Protestolar sırasında Türkiye medyası AKP hükümeti tarafından alınan yayın yasakları sebebiyle, protestoları ve protestoculara karşı aşırı şiddet uygulayan polis müdahalesini yayınlayamadı. Ancak sosyal medya kullanıcıları özellikle Twitter ve Facebook kullanıcıları protesto ile alakalı bilgileri ve olayların fotoğraflarını paylaştılar ve protestoları tüm Türkiye’ye duyurma fırsatı buldular. Bu olayların ardından dönemin başbakanı Erdoğan, Twitter’ı Türkiye Cumhuriyeti için “tehdit” olarak tanımladı. Başbakanın açıklamasının ardından Twitter ve Wikipedia ya Türkiye’de ulaşım hükümet tarafından yasaklandı. Ancak eylemciler ve eylemi destekleyen insanlar VPN (Virtual Private Network) gibi bazı yazılımları kullanarak bu yasakları aşmayı başardılar. Eylemlerin sosyal medyada yayılmasının ardından protestolar ülke genelinde yayıldı, ve dört milyona yakın halk protestolara katıldı. Türk Tabipleri Birliği’nin raporuna  göre, protesto gösterilerinde 8 binden fazla kişi yaralandı ve 6 kişi hayatını kaybetti. İstanbul’daki polis vahşeti kontrolden çıktığında, CNN Türk bu olayı göstermek yerine penguenler hakkında bir belgesel yayınlamayı tercih etti.  

Toplumda en yaygın “işgal protestoları” olarak bilinen toplumsal hareketlerin başlangıcı sosyal medya tarafından başlatıldı. İşgal protestoları Occupy Wall Street ile başladı ve dünyaya yayıldı. Kanada merkezli bir dergi olan Adbusters, Wall Street’teki ekonomik eşitsizliği ve kurumsal açgözlülüğü eleştirmek için 13 Temmuz 2011 tarihinde bir Twitter mesajı yayınladı. Twitter mesajının amacı barışçıl bir gösteri başlatmaktı. 17 Eylül 2011’de yüzlerce kişi Zuccotti Park’a geldi ve iki hafta içinde eylemler New York’tan Chicago, San Francisco, Boston ve Los Angeles’a hızla yayıldı. Kasım ayında protesto gösterilerinde 300’den fazla merkez işgal edildi Ancak işgal hareketinin bir lideri yoktu, dünyadaki binlerce kişinin dikkatini Internet üzerinden çeken yalnızca “#OccupyWallStreet” etiketiydi. Aynı fikri paylaşan insanlar Twitter, Facebook gibi platformlarda bir araya geldi.  

Son olarak 17 Kasım 2018 de “Sarı Yelekliler” protestoları sosyal medyada yapılan duyurularla tüm Fransa’da aynı anda başladı. Fransa’nın bir çok kentinde 10 bin den fazla gösterici sokak eylemlerine katıldı. Süre gelen ekonomik problemlerden dolayı bu kötü gidişatın sorumlusu Cumhurbaşkanı Macron ve hükümetinin istifasını isteyen protestocular giydikleri “Sarı yelekler” ile sosyal bir hareket başlattılar. Olaylarda binlerce kişi yaralandı. Bu hareketin etkisi Fransa sınırlarını da aştı. Fransa’daki protesto eylemlerinin Türkiye’ye sıçramasından endişe eden AKP hükümetinin polisi yaptığı aramalarda bulduğu ‘sarı yelekleri’ örgütsel delil olarak kabul edip yeleklerin sahiplerini gözaltına alması paranoyada gelinen son noktayı da gözler önüne serdi.  

Geleceğin habercilik anlayışının kaynağı da ve merkezi de sosyal medya platformları olacak gibi. Ayrıca günümüzde sosyal medya haberlerin ve fikirlerin paylaşıldığı bir yer olmaktan çok daha ötesi bir rol icra ediyor. Arap Baharı, ABD de başlayan işgal protestoları, Türkiye’de yapılan protesto gösterileri ve son olarak Fransa’daki protestolar, sosyal hareketlerin sosyal medyadan nasıl etkilendiği gösteriyor. Ülkelerindeki sosyo-ekonomik kötü gidişata dur demek isteyen aktivistler, sosyal medya sayesinde dünyanın farklı yerlerindeki eylemlerden ilham alıyor. Bir sembol bazen sarı bir yelek, bazen bir cümle bu hareketin bayraktarlığını yapıyor. Lakin, hareketi başlatan semboller değil, fakat nedense diktatörler en çok sembollerden korkuyor ve bu yüzden o sembollere karşı da tahammülleri yok. Hükümetler polislerine, korktukları tüm sembolleri toplatsa da, insanlar, sosyal ve ekonomik eşitsizliğe karşı tavır sergilemek istediklerinde ve sosyo-politik hareketin motivasyonunu kalplerinde hissettiklerinde kendilerine yeni bir sembol ve yeni bir yol bulmakta zorlanmayacaklardır.  

MESUT BARAN

Exit mobile version