Haber ülkenin etkili gazetelerinden Mannheimer Morgen’da yayınlandı. Editör Stephan Alter’in röportajı ‘’Bir gazeteci Erdoğan döneminde nasıl işkence gördü?” başlığıyla verildi. İşte o haber:
Tekme, yumruk ve psikolojik şiddet:
15 Temmuz 2016 gecesi gerçekleşen sözde darbe girişiminden haftalar sonra gazeteci Cem K. (adı değişti) tutuklandı. Kendisi, basın özgürlüğünün artık var olmadığı bir ülkeyi anlatıyor.
STEPHAN ALTER in kaleminden:
O, Türkiye’de cezaevlerindeki zorlu ve kanlı dönemi geride bıraktı: Cem K. (adı değişti) memleketindeki şartlara sessiz kalmak istemiyor.
Cem K., 2016 yaz ayının sonlarında yargıdan gelen bir talep üzerine İstanbul’da masum bir adam olarak girdiği ve Gülen hareketinin bir teröristi olarak kelepçeli olarak çıktığı karakola gittiğinde pek hoş bir sohbetin içinde olmayacağından şüphelenir.
Yılların tecrübesine sahip profesyonel bir gazeteci olarak, Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun kolunun ona uzanabileceğinden şüphelendiği için önlem olarak akıllı telefonunu evde bırakmıştı. Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı ve otoriter güç aygıtının ondan fiilen aldığı şey, sonraki altı yılda onun özgürlüğü ve insanlık onuru oldu.
Vahşi spekülasyon: Aslında bir darbe girişimi miydi?
Bu gazeteci gibi, Türkiye’de binlerce insan hala 15 Temmuz 2016’nın sonuçlarının acısını çekiyor. O dramatik gecenin aslında bir darbe girişimi olup olmadığı konusunda bugüne kadar çılgınca spekülasyonlar var. Yoksa bu, geriye dönüp bakıldığında tüm hükümet aygıtının daha da güçlü bir şekilde Erdoğan’a göre düzenlenmesini haklı çıkarmak için bizzat Erdoğan tarafından büyük bir tiyatro muydu? Türkiye’de muhalefet her halükarda “sözde” darbe girişiminden bahsediyor. Bu makalede gazetecinin gerçek ismi, yasayabileceği muhtemel sorunlardan dolayı yazılmamıştır. Erdoğan’ın uzun kolu -deneyimlerin gösterdiği gibi- Almanya’ya kadar uzanıyor.
İşkenceleri anlatıyor
Bu arada Cem K. yine de birkaç kilo aldı. Şu an büyük bir şehirde yaşıyor. Şimdilik gizli kalmalı. Tutuklandıktan sonra yaşadığı travmatik olayları anadilinde anlatırken yaşadığı hisler anlatım tarzından belli oluyor. El hareketleriyle kafasında bir poşet geçirildiğini gösteriyor. Vücuduna aldığı tekme ve darbeleri yeniden yaşıyor. Yüzü duvara dönük olarak hareketsiz durmak zorunda kaldığı saatleri hatırlıyor. Ve geceleri 14 kişiyle birlikte çıplak zeminde tıkış tıkış geçirdiği küçük odayı anlatıyor. Odada oksijen yetersizliğinden dolayı solunum sıkıntısı çekmemek için burnunu parmaklıkların arasına sokmak zorunda kaldı.
Biraz su ve iki dilim ekmek – tek yiyecek buydu. Farklı, sürekli değişen gözaltı merkezlerine nakledilirken, kanlar içinde yerde oturan yığınlar halinde insanlar görmüştü. “Şok oldum” diyor.
Nasıl bu duruma gelindi?
Kendi anlatımına göre K. önce büyük bir gazetede, daha sonra da bir devlet televizyon kanalında çalıştı. 2013 yılında yolsuzluk şüphesiyle yürütülen uzun süreli soruşturmalar sonucunda Erdoğan’ın iktidar partisi AKP ile ilgili yolsuzluklar açıklanıyordu ve yolsuzlukların üzerine gitmenin bedeli çok hızlı ödenmeye başlandı.
Erdoğan gücünün tehlikede olduğunu gördü. Yargıya ve medyaya yaptırımlar uygulandı. En belirgin örnek, 2016 yılında devlet sırlarını yayınlamakla suçlanan ve şu anda Berlin’de yaşayan gazeteci Can Dündar’dır. Almanya’ya kaçtı ve o zamandan beri Erdoğan’ın uzun kolundan kurtuldu. Cem K. da tasfiyeden etkilendi. Muhalif olarak, yazı işleri ofisindeki görevinden ayrılmak ve bundan böyle başka işler yapmak zorunda kaldı. Tasfiyeler 2016’da hızla arttı.
Medya kuruluşları kapatıldı
Binlerce hakim ve savcı ve gazetecinin görevlerinden zorla alındığını ve hapse atıldığını söyledi. Erdoğan o zamana kadar çok sayıda bağımsız medya kuruluşuna el koymuş, 6 haber ajansını ve 30 yayınevini kapatmıştı. Birkaç muhalif medya dışında, televizyon ve radyo devlet kontrolü altındaydı. Aslında, bundan sonra güçler ayrılığı neredeyse hiç yoktu. Tüm bunların arkasında, Türk cumhurbaşkanının 2013’ten beri yaydığı anlatıya göre ABD’de yaşayan uzun süredir düşmanı ve ilk destekçisi olan Fethullah Gülen vardı. Buna dair kanıtlar olduğu iddia edildi.
Ailesine kavuşmak için Almanya’ya kaçtı
Ancak K., Erdoğan’ın bir solukta bütün muhalifleri Gülenci ilan ettiğini söylüyor. K. savunma hakkı verilmeden vatana ihanet ve terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla hiç dinlenilmeden yargılandı.
K., Eylül 2022’de cezaevinden şartlı tahliye edildi. Her gün emniyete gitmek zorunda olmasına rağmen, birkaç hafta sonra eşi ve iki çocuğunun daha önce sığınma başvurusunda bulunduğu Almanya’ya kaçtı. Bu arada eşi hakkında da tutuklama kararı çıkarılmıştı. Bir gazeteci olarak, kendi ülkesinde yaşanan zulümlere dikkat çekmek istiyor. 2013’ten önce kendi ülkesinde böyle bir şeyin olabileceği hiç aklına gelmemişti.
Haberi Mannheimer Morgen’daki yayınlanan haliyle okumak için TIKLAYINIZ