Dünyada gazetecilerin can güvenliğinin en az olduğu ülkeler arasında yer alan Meksika’da bir gazeteci daha öldürüldü. Ülkenin Sinaloa eyaletine bağlı Culiacan kentinde 59 yaşındaki gazeteci Luis Enrique Ramizer’in cesedi yol kenarında bulundu. Ülkede bu yıl öldürülen gazeteci sayısı 9’a yükseldi.
El Debate gazetesinde köşe yazarlığı yapan Ramizer’in cesedi plastiğe sarılı bir şekilde siyah bir torba içinde bulundu. Uluslararası insan hakları örgütü Artículo 19’dan yapılan açıklamada, 40 yıllık bir gazetecilik kariyerine sahip olan Ramirez’in ölümünden önce tehditler aldığı açıklandı. Hükümet sözcüsü Jesus Ramirez de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, olayın açığa kavuşturulması için yerel yetkililerle birlikte çalıştıklarını ve “gazeteciler için güvenlik tedbirlerinin artırılacağını” söyledi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütüne göre, Meksika’da 2000 yılından bu yana öldürülen gazeteci sayısı 152’ye yükseldi. Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador’un göreve geldiği 2018 senesinden bu yana ise 34 gazeteci saldırı ve suikastlar sonucu hayatını kaybetti.
Son sayısı 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde ‘Her şeye rağmen gazetecilik’ kapağı ile yayımlanan Journalist Post Dergisi de Meksika’daki gazeteci cinayetlerini sayfalarına taşıdı.
Araştırmacı gazeteci Marcela Turati, Meksika’daki uyuşturucu savaşının kurbanlarını ve geçmişlerini araştıran ödüllü bir gazeteci. Turati, aldığı tehditlere rağmen ülkesindeki son durumu ve gazetecilerin yaşadıklarını Journalist Post’a anlattı.
Meksika’da insanların gazeteci cinayetlerini kanıksadığına vurgu yapan Turati, kendisinin de korkmasına rağmen yazmaya devam edeceğini belirtti. Röportajdan öne çıkan başlıklar şöyle…
-Bir gazeteci yazı yazarken özgür olmak ister. Yazılarını kalem alırken veya fikirlerini ifade ederken kendini özgür hissediyor musun?
Yazılarımı yazarken kendimi özgür hissediyor muyum? Cevabı hayır. Meksika’da gazetecilere karşı farklı bir sansür ve baskı var. Hangi konuların yasak olduğunu bilmek zor. Hangi konuları yayınlayıp yayınlayamayacağınız kesinlikle belirsiz. Hangi alanlardan bilgi toplamanıza izin verildiği de belli değil. Bilgi toplarsanız tehditlere kapı aralıyorsunuz. Bazı tehditler doğrudan ve dolaylı olarak yerine ulaşıyor. Tehlikeli addedilen konularla ilgili makaleleri yayınlayamıyoruz.
Gazeteciler sık sık tehditlere maruz kalıyor. Yalnızca bilgi kaynaklarına ulaştığın için tehdit alabiliyorsunuz. Buradaki sorun şu, savaş yokken bile dünyada gazeteciler için en büyük tehdit olan ülkede bir yığın zorlukla karşı karşıya kalıyoruz.
– 2017’te silahlı bir kişi, meslektaşınız Miroslova Breach’in öldürülmesinin “boşboğaz” olduğu için gerçekleştirildiğini belirten bir not bıraktı. Arabanızdan çıkmadan önce bile risklere maruz kalıyorsunuz. Bu riskler nelerdir?
Meksika’da her şey darmadağın. Bu yıl öldürülen gazeteci sayısı yetkililer gizlediği için bilinmiyor. Ama elimizde hem korunan gazeteciler hem de öldürülenler için birçok dava var. Kaçırılanlar da çabası.
Karteller ve hükümetin birçok yerde birlikte çalıştıklarını biliyoruz. Suçun sessiz şekilde gerçekleşmesi ve halkın bunu asla öğrenmemesi gerektiğini düşünüyorlar. Gazetecilere karşı haklarında ne olduğunu bilmediğimiz birçok dava var. Onlardan biri de kaçırılan arkadaşımız De La Cruz. Ekoloji hakkında araştırmalar yapıyordu. Doğal kaynakların bütçesi ile ilgili bir yazı yayınladı ve sonra aniden ortadan kayboldu.
Javier Malde ve Sienna Laura da tehdit olarak görülüyorlardı. Bir suç örgütüyle ilgili ortaya çıkardıkları haberlerden dolayı öldürüldüler. Hükümet hiçbir soruşturma yapmıyor. Gazeteciler sırf tehdit oluşturdukları için hedef oluyorlar.
Röportajın tamamını Journalist Post Dergisinden okuyabilirsiniz…