Velevnews’ten Deniz Taşçı’nın haberine göre, Lüksemburg’da yaşayan Christiane Sehl, dünyanın dört bir yanındaki insan hakları ihlallerine duyarlı olmayan, insanın “zamanının korunması gereken olağanüstü bir varlık” olarak gören ve yaşamlarına insanlara yardım etmeye
Christiane Sehl, kaldığı hapishanedeki Alaeeddin Kaya'ya mektup yazıyor. (Fotoğraf: Selahattin Sevi)
Güney Afrika’da terk edilen çocukları aile bulma sürecinde çalışan Christiane, bu sefer kendisini belki de ulaşılması çok daha güç bir yerde, Türkiye’de hücre hapsinde olan gazeteci Alaeddin Kaya ile derin bir dostluğun içinde buluyor. Üç yıldır her hafta düzenli olarak mektuplaştığı Kaya ile kurduğu bu özel bağ, sadece iki insanın dostluğunu değil, aynı zamanda insanlığın onuruna ortak inancını da simgeliyor.
Alaeddin Kaya, 15 Temmuz 2016'dan sonra gözaltına alındı.
Christiane’nin Alaeddin Kaya ile tanışması, 15 Temmuz 2016’dan sonra Türkiye’de başlayan zor günlere katıldı. Darbe sonrasında birçok gazeteci ve akademisyen, hiçbir somut kesinti olmaksızın cezaevine konulmuştu. Alaeddin Kaya da bunlardan biriydi; Bir gazetenin sahibi olarak işleri, daha da önemlisi özgürlüğünü kaybetmişti. Yaşanan hukuksuzluk ve mağduriyet karşısında kayıtsız kalamayan Christiane, bu zor günlerde insanların desteklemesiyle Türkiye’deki mahkumlara yazmaya karar verdi. Bu amaçla Solidarity With Others adıyla sosyal medya üzerinden iletişime geçti. Solidarity With Others, Christiane’ye yazabileceği mahkumlar arasında Alaeddin Kaya’nın da adıyla yaşadığı yerde kalan uzun bir mektuplaşma süreci başladı.
Christiane Sehl hapishanesi ile evinden bir mektup büyüdü. (Fotoğraf: Selahattin Sevi)
MEKTUP ARACILIĞIYLA ÜLKELER ARASI DERTLEŞME
Christiane’nin mektupları sıradan, yazışmalar değildi. Kaya’ya yalnız olmadığını, dünyada onu düşünen insanların var olduğunu hissettirmek amacıyla yazılıyordu. İlk başta kısa kartpostallar ve cesaret verici birkaç kelimeyle bu yazışmalar, derin bir dostluğa dönüştü. Christiane, eşinden, insanlardan, ailesinden bahsediyor; Alaeddin Kaya da ona kendi halindeyken, hapisteki günlerinden ve özlemlerinden söz ediyordu. Bir yerden sonra, mektuplar aracılığıyla dertleşmek, hayattan konuşmak ve bazen sadece küçük mutluluklardan bahsetmek, günlük yaşamlarının vazgeçilmez bir parçası oldu.
Popüler bir iş insanı olan Alaeddin Kaya'nın oğlu 8. yıl cezaevinde tutuldu.
Bu yazışmaların en özel yanlarından biri, hayal gücüyle oluşturdukları “sihirli ağaç evi”ydi. Alaeddin Kaya ve Christiane, zihinlerinde bu hayali yere giderek birlikte kahve içtiklerini, kitap okuduklarını ve hayattan konuştuklarını düşlüyorlardı. Bu ağaç ev, onların hem zihinsel hem de duygusal olarak kaçış noktası, hapishanenin soğuk duvarlarının ötesinde buluştukları güvenli bir yere yerleştirildi.
MEKTUPLAR KAYA İÇİN MORAL KAYNAĞI, CHRİSTİANE İÇİN DAYANIŞMANIN GÜZELLİĞİ
Christiane, Alaeddin Kaya’nın yaşadığını anlatırken, bu durum sadece bir dost olarak değil, insan haklarını savunucusu olarak da derin bir üzüntüyle karşıladığını belirtiyor. Türkiye’deki özgürlüğün kısıtlanması ve gazetecilerin, düşüncelerinden dolayı hapiste tutulmaları kabul edilemiyor. Ona göre, bir insanın sadece hapsedilmesi nedeniyle faaliyet göstermesi, insanlığın onuruna büyük bir haksızlık yapılmıştır. Özellikle Kaya’nın yaşı ve ağır sağlık sorunlarının göz önüne çıktığı, bu durumun daha da vahim olduğu vurgulanıyor.
Alaeddin Kaya, cezaevinde bulunduğu annesini kaybetti.
Üç yıl boyunca hafta boyunca yazdığı mektuplar, Alaeddin Kaya için ahlaki kaynak, Christiane için de insanlık ve temel değerlerden biri olan dayanışmayı canlı tutmanın bir yolu oldu. Mektuplar yalnızca basit birer yazışma değil; dostluğun, empatinin ve dayanışmanın simgesiydi.
Christiane, Kaya’ya yalnız olmadığını hissettirmek için mektuplarına küçük sembollerin eklenmesinin ayrıntılarını da arıyordu. Çocuklarla çalışırken “şihirli kırmızı telefon” fikri, Kaya’nın dünyasında anlamlı bir yer buldu. Bu kırmızı telefon, çalıştığında birinin onu göstereceğini gösteriyordu. Mektuplarına kırmızı bir telefona resmi yapıştırarak veya kırmızı renkler içeren kartpostallar göndererek, Kaya’ya her gün “seni düşünen biri var” mesajını iletmek istedim. Christiane kendi kız kardeşinin ördüğü kırmızı çorapları yaşadığında, Alaeddin Kaya’nın ilk kez birinin onun için uygunsuz bir şekilde ördüğünü söylemesi, bu dostluğunun onun iki tarafı için de ne kadar derin bir anlam taşıdığını bir kez daha gösteriyordu.
BİR KART YA DA MEKTUP, BİRİNİN HAYATINI DEĞİŞTİREBİLİR
Christiane Sehl’in hikayesi, insanlığın zor zamanlarda bile birbirine nasıl destek olabileceğinin güzel bir örneği. Bir mektubun bir insanın değişebileceği kadar büyük bir fark yaratabileceğini hatırlatıyor. Christiane bu durumu “masum ve cezaevinde olan birine bir kart ya da mektup yazarak hem onun hem de bizim hayatımızı yaşayabileceğini” ifade ederek ifade ediyor. Bu nedenle belki de, bu yazışmalarla sadece Alaeddin Kaya’nın değil, Christiane’nin de seçiminde önemli bir değişim olduğunu söylemek mümkün. Çünkü insan hakları mücadelesi onun iki tarafı için de yeni başlayan insanın hayat çizgisine anlam kazandıran bir şeydir.
Belki bir gün, Alaeddin Kaya özgürlüğüne kavuştuğunda, Christiane ve eşi Manfred ile Lüksemburg’un güzel sokaklarında hep birlikte bu zor günleri anlayacaklar. O zamana kadar Christiane ve Kaya’nın mektupları, dostluklarının en güçlü birlikteliği devam edecek.
ALAAEDDİN KAYA HAKKINDA
1950’de Ankara’da doğan Alaeddin Kaya, 1950’de Ankara’da doğdu. Gençlik yıllarından itibaren gazetecilikten iştigal etti. 80’li yıllardan itibaren medya sektöründe yer alan Kaya, KHK ile kapatılan Zaman gazetesinin de eski imtiyaz sahiplerinden.
Alaeddin Kaya, Zaman gazetesinin barındırılmasına devam ettiği yıllarda Ankara’da sahip olduğu Gaye Matbaasıyla matbaacılıkla destelemiş ve haftalık Belde gazetesini çıkarmıştı.
Ayrıca Alaeddin Kaya 2006 yılında Star gazetesinin TMSF dönem sonrasında bir süre imtiyaz sahibiliğini almış ve uzun yıllar Basın İlan Kurulu Yönetim Kurulunda kayıtlıdır.
2 Eylül 2016’da Gülen cemaatine yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Kaya, o gün Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunuyordu. Birçok hastalık ve ilerleyen aşamada sınıfta birinci sınıf Kaya’nın akrabalarına de el konulmuştu. İleri derecede şeker hastası olan Kaya’nın, aynı zamanda prostat hastalığı da mevcut.
Kaya, yargılandığı davada, “50 yıllık bir gazeteci ve 68 yaşında bir insan olarak ayrıcalıklı kılınmış ve görülmüş olarak tüccarlar” dedi. Sağlık hücrelerinde kalmaya devam edemeyeceğini kaydeden Kaya, “Kaçmayı hiç düşünmedim. Ben ulaşmak istiyorum. Burada bulunuş sebebim bu. Yoksa hakkımdaki söylentilerin torunlarına kadar gidecekti. Ben gelmek için buradayım” ifadesini kullanmıştı.