212 gazeteci yargılandı, 13 gazeteci gözaltına alındı. En az 577 internet haberine erişim engeli getirildi. RTÜK, TV kuruluşlarına 9 para cezası, 5 de program durdurma cezası verdi. Üç ayda 31 gazeteci işsiz bırakıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarı, 20 yıllık Avrupa Birliği’ne üyelik sürecini otoriterlik hamleleriyle zayıflatıp kan kaybetmeye başlayınca, “yargı reformu”nu hatırladı. Muhalif siyasi partilerden, hak savunucularına, gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütlerinden bağımsız hukukçulara kadar herkes, yargı bağımsızlığı Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) düzeyinde sağlanmadıkça, yargıda reform paketlerinin keyfi politik tutuklama ve yargılamalara ilişkin acı gerçeği örten bir makyajdan öteye geçemeyeceğini düşünüyor.
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 dönemini kapsayan BİA Medya Gözlem Raporu, 212 gazetecinin “Anayasal düzeni hedef almak”, “örgüt üyeliği veya propagandası”, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Devlet kurumlarını aşağılama” gibi suçlamalarla TCK, TMK, Sermaye Piyasası Kanunu, Bankacılık Kanunu, Atatürk’ü Koruma Kanunu gibi düzenlemelerden hapis istemiyle yargılandığını, bir bölümünün ise mahkum edildiğini gösterdi.
Rapor, dokuzu “kayyum” eylemlerinde en az 13 medya çalışanının gözaltına alındığını, üç gazetecinin (ikisi silahlı saldırı, biri polis şiddeti) saldırıyla yaralandığını ve en az 577 internet haberine Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişim engeli getirildiğini de ortaya koyuyor.
BİA Medya Gözlem Raporu’nda “öldürülen gazeteciler”, “hapisteki gazeteciler”, “saldırı, tehdit”, “cezasızlık”, “soruşturma ve davalar”, “hakarete dair ceza ve tazminat davaları”, “yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar”, “Habercilik”, “Anayasa Mahkemesi”, “AİHM”, “RTÜK” ve “İşsiz bırakılan gazeteciler” gibi bölümler yer alıyor.
Ekonomi haberciliği hedef
İktidar ve yargı, yolsuzluk iddialarını gündeme getiren gazetecilikten sonra şimdi de doğrudan ekonomi haberciliğini hedef almaya başladı: İki Bloomberg çalışanı, gazeteciler Mustafa Sönmez, Merdan Yanardağ, Sedef Kabaş ve serbest gazeteci Orhan Kalkan, “ekonomiyi itibarsızlaştırmak” suçlamasıyla 5’şer yıl hapis istemiyle yargılandı.
Gazeteci Cengiz Erdinç, “Finansal Kara Delikler” yazısında Ziraat Bankası’nın “itibarına zarar verdiği” iddiasıyla ertelemeli 10 ay hapse ve 16 bin 660 TL adli para cezasına mahkum edildi.
Cumhuriyet ve Evrensel gazetelerinin ekonominin eleştirilmesine dair bazı davaları, medya özgürlüğünü değil ticari markayı önceleyen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne gönderildi.
Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik yayınlar ve düşünceler nedeniyle yaygın şekilde kullanılmaya başlanan TCK’nın 299. Maddesi, 1 Ekim 2019’a kadar en az 60 gazetecinin hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edilmesine zemin oluşturdu.
Üç aylık dönemde memnuniyet verici bazı adımlar yaşanmadı değil: Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi eylemlerinde gazeteciye polis şiddeti, genel yayın yasakları, BirGün sitesinde çıkan Hacı Lokman Birlik haberine sansürü ve Barış Akademisyenleri gibi sembolik önemi olan konularda basın ve ifade özgürlüğü lehine tutum aldı. Yargıtay da, dört aydır hükümlü olarak Kandıra Cezaevi’nde tutulan Cumhuriyet gazetesi eski yetkilileri ve çalışanlarına tahliyesine hükmetti.
Yargı bağımsızlığı olmadan reform olmaz
Türkiye iktidarı, yargının güvenlik ve politik argümanlarla verdiği tutuklama veya mahkumiyet kararları nedeniyle gazetecilerin ve hak savunucularının düzenli bir şekilde hapishaneye düştüğü imajını, yargı reformu paketiyle çözmeyi düşünüyor.
TIKLAYIN – Yargı Reformu Hangi Kanunda Ne Değişiklik Getiriyor?
TIKLAYIN – Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin İlk Paketi Yasalaştı
İnsan hakları savunucuları ve sorunu kabul eden hukukçular, yargı bağımsızlığı dış müdahalelere karşı gerçek anlamda tesis edilmedikçe ve özgürlükçü anlayış benimsenmedikçe “eleştiri suç teşkil etmez” türlü hatırlatmalar, düşünce suçlarına Yargıtay denetimi getirilmesi ve tutuklamalara süre sınırlaması getirilmesinin sorunu çözmeye yetmeyeceğini belirtiyor.
Kayyım eylemlerinde gözaltı
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde en az 13 gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı. Gazetecilerden 10’u “Kürt Sorunu” bağlantılı soruşturmalar ve gelişmeler çerçevesinde, bunlardan dokuzu da HDP’li Belediyelere kayyım atanmasına karşı düzenlenen eylemleri haberleştirmeye çalışırken gözaltına alındı.
İstanbul Gaziosmanpaşa’da bir trafik kazasını izlemek isteyen Demirören Haber Ajansı muhabiri Ümit Uzun, tartaklanarak, elleri arkadan kelepçelenerek gözaltına alındı.
Geçen yılın aynı döneminde yedi gazeteci veya medya çalışanı gözaltına alınmıştı. Bu gazetecilerden beşi “Kürt Sorunu” bağlantılı soruşturmalar çerçevesinde gözaltı yaşamıştı.
2018 yılının tamamındaysa 47 haberci gözaltına alınmıştı; bunlardan 36’si Kürt sorunu kapsamına giren gelişmeleri izlerken emniyet müdürlükleri veya Terörle Mücadele Şubeleri’nde gözetim altında tutulmuştu.
Üç saldırı ve iktidar destekli yaygın tehdit
Son üç aylık dönemde, ikisi silahlı saldırı biri de polis şiddeti kapsamında en az üç gazeteci saldırıya uğradı; bir medya sözlü saldırıya uğradı, bir gazeteci de tehdit edildi.
31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’ni izleyen süreçte daha ziyade Cumhur İttifakı ortakları AK Parti ve MHP’yi eleştiren gazetecilere yönelik gelişen şiddet iklimi başka gerekçelerle yerel habercileri (Balıkesir, Mersin) etkilemeye devam ediyor.
SETA adlı vakfın, Türkiye’de görevli onlarca uluslararası medya temsilcisini “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” diye hedef gösterilmesinden sonra, eski AK Parti milletvekili ve Anayasa Profesörü Burhan Kuzu’nun, kendisini Twitter üzerinden bilgisizlikle eleştiren gazeteci Kadri Gürsel’i “Bunca badire atlattın, hala akıllanmamışsınız” sözleriyle tehdit etmesi ve son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisine Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası ile ilgili soru yönelten FOX TV Muhabirine, “FOX TV’yi bir yalan medya olmaktan bir defa çıkarın. Bir defa dürüst olun” diye azarlaması iktidar çevrelerinin eleştirel gazeteciliğe yönelik tacizine işaret ediyor.
Geçen yılın aynı döneminde 13 haberci saldırıya uğramış, ikisi de tehdit edilmişti. Özellikle Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemlerinde dokuz haberciye yönelik müdahale polis şiddetini gündeme getirdi. 2018 yılının tamamında 19 gazeteci ve 1 medya kuruluşu saldırıya uğramıştı. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda da Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı öldürülmüştü.
TCK, TMK, SPK, Bankacılık Kanunu
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde 18 gazeteci veya medya temsilcisi, gazetecilik veya politik davalar kapsamında “Devletin birliğini bozmak” suçlamasıyla toplam 10 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Sekizi de “Casusluk” veya “Devlete ait gizli belgeleri temin ve yayımlamak” iddiasıyla toplam 416 yıl hapis istemiyle yargılandı.
87 gazeteci, “örgüt yöneticiliği”, “örgüt üyeliği”, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “örgüte yardım” gibi suçlamalar nedeniyle toplam 1333 yıl hapisle yargılandı. Bu davalardan üçü yeni açıldı. Üç kişi toplam 28 yıl 7 ay 15 gün hapse mahkum edildi. Üç kişi beraat etti.
Üç ay içerisinde 36 gazeteci veya medya çalışanı “örgüt propagandası”, “örgüt açıklamalarına yer vermek” veya “terörle mücadele edenin kimliğini açıklayarak hedef göstermek” gerekçeleriyle toplam 234 yıl hapisle yargılandı; davalardan üçü yeniydi. Yargılamalar sonucunda dördü aklanırken beşi toplam 14 yıl 3 ay hapse (2 yıl 11 aylık kısmı ertelemeli olmak üzere) mahkum edildi.
Aynı dönemde altı gazeteci, “devlet kurumlarını aşağılamak” suçlamasıyla 12 yıl hapisle yargılandı; ikisi toplam 10 ay hapse cezalandırıldı.
Beş gazeteci “suç işlemeye tahrik”ten toplam 25 yıl hapis istemiyle yargılandı; üçü aklandı. “Suçu övmek” suçlamasıyla ve toplam dokuz yıl hapisle yargılanan üç gazeteci de beraat etti. İki haberci “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den toplam altı yıl hapisle yargılanıyor. Bir gazeteci “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla toplam dört yıl altı ay hapisle yargılandı; biri hakkında aynı şüpheyle soruşturma açıldı.
Altı gazeteci Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet iddiasıyla toplam 30 yıl hapis istemiyle yargılanırken bir diğeri de “Bankalar Kanunu’na muhalefet”ten ertelemeli 10 ay hapse ve 16 bin 660 TL adli para cezasına mahkum edildi. Ayrıca, bir gazeteci de, “Atatürk’ü Koruma Kanunu’na muhalefet”ten dört yıl altı ay hapisle yargılanıp, neticede bir yıl altı ay hapse mahkum edildi.
Sağlık sektöründeki sorunları makale yoluyla kamuoyu gündemine taşıyan bir kişi (Bülent Şık), “yasaklanan bilgileri açıklamak” iddiasıyla beş yıl hapisle yargılanıp, sonuçta bir yıl üç ay hapse mahkum edildi.
Tüm bu suçlamalardan hepsinde 175 gazeteci için istenen cezaların toplamı 10 ağırlaştırılmış müebbet, 2 bin 82 yıl da hapis cezası oldu. Sanık sayısı ve cezalara ilişkin bu hesaplamaya “hakaret” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret”e dair yargılamalar dahil değil. Bu da dahil edildiğinde sanık sayısı 212’ye, istenen cezalar da 10 ağırlaştırılmış müebbet, 2 bin 172 yıl 8 ay hapis ve 2 milyon 35 bin TL’ye çıkıyor.
Hakaret: 72 yıl hapis, 2 milyon 35 bin TL tazminat tehdidi
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde 28 gazeteci “hakaret”, “kamu görevlisine hakaret” veya “iftira” suçlamasıyla açılan ceza davaları kapsamında toplam 72 yıl hapis istemiyle yargılandı; davalardan üçü yeniyken iki gazeteci aklandı.
Aynı dönemde, dört gazeteci ve iki de medya kuruluşu “kişilik haklarına saldırı” veya “hakaret” iddiasıyla toplam 2 milyon 35 bin TL manevi tazminat istemiyle yargılandı. Bu tazminat davalarından iki gazeteci ve bir medya kuruluşuna yönelik olan 225 bin TL’lik kısmı yeniydi. Cumhuriyet gazetesinin eski köşe yazarı Çiğdem Toker, Bayburt Grubu’na bağlı bir şirketin açtığı 1 milyon 500 bin TL’lik davayla halen boğuşurken Evrensel gazetesi de eski Başbakan Binali Yıldırım, Turkuaz Medya Grubu yetkilisi Serhat Albayrak ve Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın açtığı tazminat dosyalarında mahkemeler önünde kamuoyuna haber ulaştırma hakkını savunuyor.
2018 yılının tamamındaysa, “hakaret” suçlamasıyla 7 gazeteci toplam 4 yıl 9 ay 17 gün hapisle (2 yıl 8 ay 15 günü ertelemeli) cezalandırılırken 1 çizer ve bir medya kuruluşu toplam 18 bin TL tazminat ödemeye mahkum edilmişti.
“Erdoğan’a hakaret”: Beş sanıktan biri yeni, diğeri mahkum
Son üç ayda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle toplam beş gazeteci toplam 18 yıl 8 ay hapisle yargılandı. Bunlardan Evrensel gazetesi eski sorumlu müdürü Cem Şimşek’e dava yeniyken BirGün gazetesi eski yazı işleri müdürü Barış İnce, “akrostişli savunması” nedeniyle yaptığı savunma nedeniyle 11 ay 20 gün hapse mahkum oldu.
Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’te Erdoğan’a yönelik eleştiri ve isnatlarla mücadele etmek için yaygın şekilde kullanılmaya başlanan madde, 1 Ekim 2019’a kadar en az 60 gazetecinin hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edilmesine zemin oluşturdu.
2018 yılının tamamında 20 gazeteci TCK’nın 299. Maddesi temelinde toplam 38 yıl 5 ay 4 gün hapis (6 yıl 10 ay 12 günü ertelendi) ve 35 bin TL de adli para cezasına mahkum edilmişti.
Wikipedia’ya 29 aylık sansür
Son üç ayda, internet sitelerinde çıkan en 577 habere Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişim engeli getirildi. Bu dönemde, 7 sosyal medya hesabına engel geldi; bir kitap yasaklandı; 8 ulusal gazete ve televizyon kuruluşu akreditasyon ayrımcılığına uğradı.
Bu dönemde, sansüre en çok konu olan iddia ve haberler arasında, Medipol Üniversitesi’ne bina ve arazi tahsisi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın, sanatçı Sevim Tanürek’in ölümüne neden olması; AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işe girdiği gün, İBB bursuyla usulsüz bir şekilde siyasi doktora için ABD’ye gönderilmesi; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve eşi Fatmanur Altun’un çifte maaş almaları; kendisine dava açılmasının ardından İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi Müdürü Necati Yener’in öğrencilerin harçlığına haciz koydurması oldu.
Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği, aralarında bianet’in de olduğu 136 adresin erişimini 16 Temmuz tarihli kararla engelledi. bianet’in listeye “sehven” dahil edildiği ortaya çıkarken, diğer adresler için yasak uygulandı.
AYM
Anayasa Mahkemesi (AYM), Temmuz – Ağustos – Eylül döneminde, Gezi eylemlerinde gazeteciye polis şiddeti, genel yayın yasakları, BirGün sitesinde çıkan Hacı Lokman Birlik haberine sansürü ve Barış Akademisyenleri gibi sembolik önemi olan konularda basın ve ifade özgürlüğü lehine tutum aldı.
Söz konusu dönemde AYM, 17-25 Aralık 2013 döneminde dört Bakana dair yolsuzluk konusuna yayın yasağı getirilmesine ilişkin başvuru yapan Halk TV’ye hak verdi; Gezi eylemlerini izlerken polis şiddetine uğrayan Evrensel gazetesi muhabiri Erdal İmrek’in basın özgürlüğü hakkının da ihlal edildiğine hükmetti. AYM, başvuruculara toplam 33 bin 181 TL tazminat ödeneceğini bildirdi. Ancak AYM, iki buçuk yıllık Wikipedia sansürü için harekete geçmek için dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin gündemine girmesini bekledi.
2018 yılının tamamında AYM, 10 gazeteci, bir İnternet sitesi, 1 gazete dahil 18 başvuruda Türkiye’yi giderler dahil 135 bin 881 TL tazminata mahkum etmişti. Üst Mahkeme, özellikle darbe girişiminden beri iktidar politikalarına ters düşecek dosyaları zamana yaymakla eleştiriliyordu.
AİHM
15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle birlikte Türkiye’den gelen bireysel başvurulara kendini kapatan ve ilk olarak tutuklu gazetecilerle ilgili 20 Mart 2018’de sessizliğini bozan (Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararları) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ifade özgürlüğü dosyaları bakımından Nisan-Mayıs-Haziran 2019 dönemini boş geçtikten sonra, sessizliğini son üç ayda yayıncı Ahmet Önal ve HDP eski Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş için bozdu.
AİHM, son üç ayda Önal ve Demirtaş’a mahkeme gideri dahil toplam 6 bin 680 € (toplam 42 bin TL) tazminat ödenmesine hükmetti; Türkiye’de iki buçuk yıldır sansürlü olan küresel online ansiklopedisi Wikipedia için de harekete geçti. Diğer yandan AİHM, içeriklerde “şiddetin savunulduğu” gerekçesiyle Özgür Gündem gazetesi yetkilileri Ali Gürbüz ve Hasan Bayar’ın durumlarında ihlal görmedi.
Geçen yılın aynı döneminde AİHM, bir yayıncının yaptığı başvuruda Türkiye’yi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesini ihlal etmekten 2 bin 500 avro (yaklaşık 18 bin 700 TL) tazminat ödemeye mahkum etmişti.
2018 yılının tamamında ise AİHM, altı gazeteci ve 2 yayıncı dahil 12 başvuruda Türkiye’yi Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle toplam 73 bin avro (yaklaşık 365 bin TL) tazminata hükmetmişti.
Cezasızlıkla mücadele: Dosyaya bağlı…
Balıkesir’de henüz kapanan Yenigün gazetesinin sahibi Levent Uysal’a yönelik 29 Ağustos’ta girişilen saldırının zanlıları yakalandı. Ancak Adana’da gazeteci Hakan Denizli’nin çocuğu ve torunun gözü önünde ayağından vurulması olayına karışanlar, ilk duruşmalarda tahliye edildi. İktidar, 31 Mart Yerel Seçimleri ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sürecinde “yola gelmez” gazetecilere karşı yaşanan fiziki şiddete seyirci kalmıştı.
Ankara Başsavcılığı, Uluslararası medyanın Türkiye muhabirlerini fişleyen “Uluslararası Medya Kurulularının Türkiye Uzantıları” başlıklı Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (SETA) Raporu için “ifade özgürlüğü kapsamındadır” diyebildi.
Gazeteciler Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın 90’lı yıllarda öldürülmesini de kapsayan Umut Davası, bombacı Oğuz Demir ile Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama istediği beş sanıkla ilgili iki ayrı dosya halinde sürüyor. Araştırmacı gazeteci Ahmet Şık’ı “İmamın Ordusu” başlıklı taslak kitabı nedeniyle Mart 2011’de komployla tutukladıkları gerekçesiyle yedi hakim ve savcıya Yargıtay’da açılan dava, dosyayı görüşecek Yargıtay Dairesi’nin belirlenmesini bekliyor. Die Welt gazetesi İstanbul muhabiri olarak görev yaptığı Şubat 2017’de gözaltına alınarak tutuklanan ve bir yıl cezaevinde kalan gazeteci Deniz Yücel’in açtığı tazminat davası reddedildi.
Fethullah Gülen’le ilgili eleştirel kitap yazacağını duyurduktan kısa süre sonra ortadan kaybolan ve cesedi 18 Haziran 2011’de Düzce Akçakoca kıyılarında bulunan gazeteci Haydar Meriç dahil 70 kişiyi usulsüz şekilde dinledikleri gerekçesiyle yargılanan, meslekten ihraç edilen polis memuru Abdül Köksal tahliye edildi.
Aralarında “Danıştay” saldırısı ve Cumhuriyet gazetesi İstanbul Merkezi’ne yönelik el bombalı saldırının da yargılandığı davada, sanıklar ağır hapis cezalarına mahkum edildi.
RTÜK: TV’lere 19 para, 19 program cezası
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Temmuz – Ağustos – Eylül 2019 döneminde haber, film ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına 9 para cezası, 5 de program durdurma cezası verirken radyo kuruluşlarına bu dönemde herhangi bir işlem yapılmadı. Kurul, TV’lere toplam 1 milyon 180 bin 146 TL para cezası verdi.
Üç ayda 31 gazeteci işsiz
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde, Demirören Grubu’ndan Türk Medya Grubu’na, Yeni Şafak’tan Cumhuriyet ve Artı Gerçek’e kadar birçok farklı editoryal çizgiden yayın kuruluşu, toplam 31 köşe yazarı, yazı işleri personeli veya çalışanıyla iş akdini feshetti.
Daha önce yazılarını yayınlamadığı Kemal Öztürk ve Özlem Albayrak ile yollarını ayıran Yeni Şafak, biri Faruk Aksoy olmak üzere iki yazarla daha ayrılık kararı aldı. Cumhuriyet gazetesi, ekonomik krizi gerekçe göstererek, Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, doğum izninde olan muhabir Ceren Çıplak Drillat dahil 15 kişinin işine son verdi. Ankara’dan ekonomi dünyası ve ekonomi bürokrasisiyle ilgili yazılarıyla bilinen Hürriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam gazetesinden ayrıldı. Artı Gerçek sitesi, Kürt Sorunu’na dair eleştirilerde bulunan gazeteci-yazar Murat Aksoy ile yollarını ayırdı.
Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 85; 2018 yılının tamamı için 157 idi.
Kaynak: Erol Önderoğlu, bianet.org