Terörizmi bir koz olarak kullanan ve bunun için medyayı kontrol altına alan otoriter rejim, korku ve güvensizlik ortamı bir Türk gazetecinin Brezilya’yı terk etmesine neden oldu.
Terörist ve hava korsanını, bağlı olduğu oksijeninden mahrum bırakmanın yollarını bulmaya çalışmalıyız. 1979-1990 yıllarında İngiltere başbakanı olarak görev yapan Margaret Thatcher’ın Londra’da düzenlenen Amerikan Barolar Birliği kongresinde bu sözleri söylediğinde tarih 15 Temmuz 1985’i gösteriyordu.
Thatcher konuşmasında ima ettiği sözleri, aynı yılın haziran ayında Kahire’den San Diego’ya hareket eden ve dünya çapında büyük bir ses getiren Trans World Havayollarına ait uçağın 150’den fazla yolcusu ile rehin tutulmasına atıfta bulunmak içindi. Bu yazının sonunda bulunacağımız önerimizin tutarlılığını korumak için saldırıyla ilişkili “terör grubunun” adından bahsetmemeye karar verdik.
Eski İngiliz Başbakanı’nın konuşmasında dile getirdiği söylem, yıllarca terörün medya içerisinde ne anlama geldiğini, rolü ve etkilerini ve özellikle de ‘Medya, teröristleri güçlendirebilir mi?’ anlayışı üzerine akademik alanda, hükümetler ve hükümete bağlı kuruluşlar, medya ve kamuoyu tarafından tartışmasız olarak kabul edildi.
Ancak son yıllarda terör saldırıları üzerine yapılan araştırmalar ve çalışmalar sessizliğin daha şiddetli saldırıların göz ardı edilmeyecek şekilde artmasına katkıda bulunabileceğini göstermiştir. Bu argüman, UNESCO tarafından üretilen ve medyanın oksijen tüpü olmak yerine terörizmi susturabileceğinden bahseden “Terörizm ve Medya: Gazeteciler için bir el kitabı”nda mevcuttur.
Yayınlanan bu makalenin omurgasını, özellikle de UNESCO’nun el kitabında mütevazı bir şekilde, “Bazı devletlerin medyayı susturmak ve bozguncu gazetecileri kontrol altına almak için ‘terörizm’ argümanını kullandıklarından” bahsettiğinde ortaya çıkıyor. Medya her zamankinden daha fazla bu devletlere ve onların gazeteci, aydın, siyasetçi ya da sivil toplum olmak üzere düşmanlarını susturma planlarına karşılık bu oksijeni kesmeli ve susturmalıdır.
Medya, aynı otoriter devletler tarafından gazetecilere, medya kuruluşlarına ve muhaliflere karşı yapılan terörizmle ilgili basın açıklamalarını haber yapmaya hazır mı?
Brezilya medyasındaki bazı ayrışmalar göz önüne alındığında, önümüzde uzun bir yol olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda yaşanmış iki vakadan örnek verelim. İlki 2019 yılında yaşandı. 2007’den beri Brezilya’da yaşayan ve 2016’da Brezilya vatandaşlığını alan bir Türk işadamının, Erdoğan yönetimi tarafından terörist suçlaması ve Gülen hareketiyle bağlantısı nedeniyle São Paulo’da tutuklanmasıyla gerçekleşti. Türk hükümeti iadesini istedi, ancak Brezilya Yüksek Mahkemesi bu talebi reddetti. Brezilya medyası, Erdoğan’ın bu stratejilerini bastırmış olsa da benzer vakaların tekrarlanma riskini değerlendiremedi ve yönetemedi.
Bir diğeri ise yakın zamanda Aralık 2021’de, ABD Hazine Bakanlığı’ndan yapılan bir basın açıklamasının dünya başkentlerindeki büyükelçilikleri tarafından servis edilmesi ile yaşandı. Açıklamada üç küçük işadamı, grubu desteklediği için El Kaide’ye bağlı teröristler olarak listelendi. Bu iş adamlarından ikisi Mısır’dan, diğeri Lübnan’dan Brezilya’ya gelmiş. Lübnanlı işadamı son 32 yıldır burada yaşıyor. Büyükelçilik tarafından yapılan basın açıklaması Brezilya genelindeki basın organlarının yanı sıra dünya çapında da birçok medya kuruluşuna servis edildi ve sonrasında da haber olarak yer aldı. Bazı yayın organlarında, basın açıklaması derinlemesine analiz edilmeden ve eleştirel bir şekilde düşünülmeden yayınlandı.
Bahsini ettiğimiz ilk davada, işadamı serbest bırakıldı ve iadesi gerçekleşmedi. Bu, kısmen, medyada yer alan haberlerin ve özellikle de bu konuya meyilli deneyimli gazetecilerin çalışmalarının bir sonucu olarak ortaya çıktığı değerlendirilebilir. Elbette buna Brezilya’da bulunan Türk toplumunun baskısı ve gücünü de eklemek gerekir. Bununla birlikte, Brezilya’ya sığınan birçok Türk göçmenin yaşanan olayın etkisi ile ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını da belirtmeli.
Diğer örnekte ise, üç işadamı haklarında yapılan suçlamadan dolayı derinden etkilenen hayatlarına devam etmek zorunda kaldılar. Banka hesapları kapatıldı, e-posta adresleri iptal edildi ve isimleri dağıtılan basın bülteni sonucunda medyanın yayınladığı haberler ile dünyanın birçok yerinde birer terörist ve destekçisi olarak anıldı.
Bu iki olayın yanı sıra, Brezilya’da çok daha fazla olay yaşandı. Medyada yer alan haberlerde, düşmanlarına göz açtırmamak için terörizmi bir koz olarak kullanan ve bunun için medyayı kontrol altına alan otoriter rejimlere ve siyasi müttefiklerine yer verilmedi.
Korku ve güvensizlik ortamı bir Türk gazetecinin Brezilya’yı terk etmesine neden oldu. Terörizm adı al- tında gerçekleştirilebilecek olası bir basın bildirisinde adının açıklanmasına ve Brezilya medyasında yayınlanması riskine karşılık ülkeyi terk etti.
- * Cilene Victor, gazeteci ve araştırmacı yazar. İnsani Gazetecilik ve Medya Müdahaleleri Araştırma grubunun başkanlığını yürüten Metodista Üniversitesi’nde Profesör. İran, Irak, Lübnan, Fas, Türkiye, Polonya, Fransa, Belçika, Almanya, Japonya ve Ekvador’a uluslararası elçi olarak yürütülen faaliyetler de dahil olmak üzere insani konuları gazeteci olarak takip etti. Halk Sağlığı alanında doktora (USP), Planlama ve Bölge Yönetimi alanında post-doktora derecesine sahiptir. Lilian Sanches, gazeteci ve Sosyal Psikoloji doktora adayı. Araştırmacı olarak insani ve barış gazeteciliği alanında çalıştı. Terörizm ve medya temsili olgularına odaklanmıştır. Uluslararası ilişkiler, ekonomi, şehir yönetimi ve kamu hizmetlerini kapsayan 10 yılı aşkın mesleki deneyime sahip. 2019’da Jornal da Cultura için Irak ve Lübnan’a ulus-lararası elçi olarak beş özel haber yayımlattı.